enzim-pc

Akne Vulgaris

Akne vulgaris çok sık görülen, göreceli olarak tüm bireyleri hayatlarında en az bir kez etkileyen bir deri hastalığıdır. ‹statistiklere göre 12-25 yaş arasındaki kişilerin %85’i, 25-34 yaş arası erişkinlerin yaklaşık %8’i ve 35-44 yaş arasındaki erişkinlerin de %3’ünde değişik derecelerde akne görülmektedir. Akne vulgaris çoğunlukla ergenlikte oluşur ve bir kaç yıl içinde düzelir. Erkek ve kadınlarda eşit oranda görülür. Özellikle erkek adolesanlar hastalıktan şiddetli derecede etkilenebilir, tedavi edilmediğinde nedbe oluşabilir. Kadınlarda akne sıklıkla erişkinlikte de devam edebilmektedir. Hem aile hekimleri, hem de dermatologlar çok sayıda akneli hasta ile karşılaşmaktadır. Akne vulgaris hayatı tehdit eden bir hastalık olmamasına rağmen bireylerin sosyal ilişkilerini önemli derecede etkiler: Aknenin, sosyal izolasyon, iş bulma güçlüğü, depresyon ve intiharla ilişkili olduğunu bildiren çalışmalar bulunmaktadır. 7-10 Bu nedenle, akne tedavisi zamanında ve uygun yöntemlerle yapılmalıdır.

Kapalı ve Açık Komedonlar

Genellikle başlangıç lezyonları kapalı ve açık komedonlardan oluşmaktadır. Kapalı komedonlar, 3mm çapa ulaşabilen, soluk renkte veya deri renginde kabarıklıklardır. Yaklaşık olguların dörtte birinde 3-4 gün içinde iyileşirler. Açık komedonlar ise, merkezlerinde melanine bağlı siyah renkte olan bir tıkaç içerirler. Akne vulgaris lezyonlarının bir kısmı komedonlardan, bir kısmı ise normal görünümlü deriden gelişirler. En sık rastlanan belirtiler: kırmızı renkli kabarıklıklar, püstül adı verilen içi iltihaplı kabarıklıklar, nodüller ve kistlerdir. Bu kabarıklıkların büyüklükleri genellikle 0.5 cm veya daha fazladır. Nodüllerde zamanla iltihaplanabilir ve kanamalı olabilirler.

Komedonal aknede yangısal lezyonlar görülmez, hafif yangısal akne papül ve komedonlar ile karakterizedir, Nodülokistik aknede ise komedonlar, yangısal lezyonlar, 5 mm’den büyük nodüller görülür. Bu klinik formda iz kalabilir.

Nodülokistik Akne

Komedonlar, papül ve püstüller ile nodüller vardır. Bu tip aknede iz kalma riski mevcuttur.

Sikatris (Nedbe) Dokusu

Granülasyon dokusunun görevi bitince damarlar kaybolur, hücreler azalır. Yerinde bağdokusu liflerinden zengin ve sağlam bir doku bırakır. Buna sikatris dokusu denir. Derideki ameliyat ve yanık izleri en iyi örneklerdir.

Rozase Nedir?

Burun, çene, alın ve yanaklar gibi özellikle yüzün orta kısmını tutan, kızarma ve yanma atakları ile başlayıp daha sonra kalıcı kızarıklık, kılcal damarlarda artış, deride ödem ve doku büyümelerine neden olan bir deri hastalığıdır.

Klinik özelliklerinin akneye çok benzemesi nedeni ile erişkin aknesi veya akne rozase gibi isimler de verilmektedir, fakat gençlerde görülen akneden farklı olarak, yağ bezlerinin aktivitesinden kaynaklanmamaktadır. Rozasenin nedeni tam olarak bilinmemektedir.

Suçlanan nedenler arasında;

1. Genetik yatkınlık: Rozase hastalarının aile bireylerinde rozase olma olasılığı %30-40 oranında değişmektedir. Ancak genetik geçiş için halen net bir kanıt yoktur.

2. Enfeksiyöz nedenler: Kesin olmamakla birlikte en çok suçlanan enfeksiyöz ajanlar midede bulunan helikobakter pilori (H pylori) bakterisi ve yüzde bulunan demodeks akarlarıdır.

3. Çevresel faktörler: Ultraviyole radyasyon, yüksek ısı (nadiren de aşırı soğuk), baharatlı yiyecekler, alkol ve stres gibi çok sayıda tetikleyici faktör rozase lezyonlarının başlamasında veya alevlenmesinde rol oynamaktadır.

4. Psikojenik etmenler: Özellikle aralıklı gözlenen yanma ve kızarıklık ataklarının hastanın duygu durumundaki değişikliklerden ve psikolojik stresten sıklıkla etkilendiği bilinmektedir. Ancak yine de psikolojik stres rozasenin kesin nedeni değildir.

5. Doğal bağışıklık sistemi: Son dönemlerde derideki doğal bağışıklık sistemindeki dengesizlikten de bahsedilmektedir.

Rinofima

Halk arasında patlıcan burun diye tabir edilen, nadir görülen bir sorundur rinofima. Genellikle beyazırk insanlarında görülür ve 50 li, 70 li yaşlarda burun cildinin giderek kalınlaşması ve estetik açıdan hoş olmayan bir görüntüye kavuşması ile kendini gösterir. Burun cildi çok fazla hipertrofiye olabilir ve burun deliklerinin kapanmasına yolaçarak burundan nefes almayı engelleyebilir.

Hastalığın asıl adı olan Rhinophyma, yunanca iki kelimeden oluşmuştur. Rhis burun, Phymabüyüme anlamına gelir. Bu hastalıkta burun cildi orta yaştan itibaren kalınlaşmaya, şekil değiştirmeye başlar; özellikle burun uç kısmında ciddi kabarma ve şekil bozuklukları görülebilir. Bazen bu durum burun sınırlarını aşıp yanaklara doğru uzanır. Erkeklerde kadınlara göre 12 kat daha fazla görülür. Sebebin ne olduğu bilinmez, bazı hormon hastalıkları ile, alkolizm ile, bazı mikroplarla (ki demodex follicolorum gibi mikroorganizmalar genellikle bu hastalıkta, burun cildinde tespit edilir) ve genetik ile bağlantı kurulmaya çalışılmışsa da bu gibi sebeplerin kesin etkisi kanıtlanmamıştır.

Granülomatez Rozase

Kronik Rozasea tipik olarak ödem, flushing, telenjiektazi ve rinofimadan oluşan geniş bir klinik spektrumda seyreder. Klasik sınıflama Amerikan Ulusal Rozasea Derneği Uzmanlar Komitesi 2002 konsensus raporuna göre standartize edilmiş, Hastalığın eritematotelanjiektatik (ETR), papülo-püstüler (PPR), oküler (OR) ve fimatöz rozasea (FR) olmak üzere dört subtipi ve granülomatöz rozasea (GR) olarak bir varyantı tanımlanmıştır. GR ilk kez Lewandowski tarafından rozasea benzeri tüberkülid olarak tanımlanmıştır. Lewandowski aktif bir tüberküloz enfeksiyonu olmamasına rağmen hastasını pozitif tüberkülin reaksiyonundan dolayı bir tüberkülid olarak ele almıştır.

 

Perioral Dermatit
Perioral dermatit daha çok genç kadınlarda görülen bir hastalıktır. Nadiren çocuklar ve erkekler de etkilenebilir. Perioral ağız etrafını, dermatit ise derideki döküntüyü ve tahrişini tarif etmek için kullanılmaktadır. Kırmızı döküntüye ek olarak kırmızı kabarcıklar, sivilce benzeri oluşumlar ve soyulma görülebilir. Bazen sivilce benzeri bulgular daha ön plandadır ve hastalık akne (sivilce) zannedilebilir. En çok etkilenen alan burun kenarlarından aşağı inen çizgi arasında kalan dudak üstü ve çenedir. Dudakla hastalıklı alan arasında sağlıklı bir deri kalır. Nadiren burun, gözler ve yanaklar etkilenebilir.

Hastalık ne kadar sürer?
Hastalık tedavi edilmezse aylarca, yıllarca sürer. Hatta tedavi edilse bile hastalık tekrar edebilir, fakat başarılı bir tedaviden sonra genellikle tekrarlama görülmez.

Perioral dermatitin nedeni nedir?
Perioral dermatitin kesin nedeni belli değildir. Fakat bazı dermatologlara göre bu hastalık rozasea veya güneşle çoğalan seboreik dermatitin bir formudur.Yüze uygulanan kuvvetli kortizonlu kremler perioral dermatite neden olabilirler. Perioral dermatitte kortizonlu kremler başta iyi gelir, fakat kesildiklerinde hemen sonra tekrar ederler. Bazı nemlendiriciler, makyaj malzemeleri ve diş ürünleri kısmi olarak hastalığı etkileyebilir.

Perioral dermatitten korunulabilir mi?
Perioral dermatitten korunmanın garantili bir yolu yoktur. Fakat kuvvetli kortizonlu kremlerin yüze uygulanmasından kaçınılmalıdır. Doktorunuzun önerdiği güneşten koruyucu, kozmetik ve nemlendiricileri kullanın. Floridli antitartar özelliği bulunan ve tarçın aromalı diş macunu kullanmaktan kaçınılmalıdır.

Tanı koymak için laboratuar testlerine gerek var mıdır?
Çoğu zaman testlere gerek yoktur. Dermatoloji Uzmanı muayene ederek tanıyı koyar. Bazen biyopsi gerekebilir.

Bu hastalık nasıl tedavi edilir?
Ağızdan tetrasiklin içeren hapların verilmesi en yaygın tedavi seçeneğidir. Tekrarlardan korunmak için tedavi bir kaç ay sürmelidir. Hafif olgularda ve hamile bayanlarda antibiyotikli kremler kullanılabilir. Doktorunuz antibiyotikler etkili olana kadar kısa süreli kortizon tedavisi de verebilir.

Tedaviden ne beklenmelidir?
Hastaların çoğu ağızdan alınan antibiyotik tedavisi ile 2 ay içinde iyileşir. Eğer tedavide kortizonlu kremler kullanılırsa bu kremler kesilince hafif bir alevlenme olabilir. Eğer antibiyotik tedavisi erken kesilirse hastalık tekrarlar.

Akne Konglobata

Foliküler oklüzyon triadı akne konglobata, hidradenitis suppurativa, disekan selülit ve pilonidal sinüs hastalıklarından üçünün bir arada görülmesi olarak tanımlanır. Semptomlardan dördünün bir arada görülmesi ise foliküler oklüzyon tetradı olarak adlandırılır. Bu semptomlar nedeni ile hastalar ilk olarak Dermatoloji ve Genel Cerrahi polikliniklerine başvururlar. Bununla beraber nadiren de olsa foliküler oklüzyon triadlı olgular akne konglobatanın baş-boyunda lokalize olduğu durumlarda ilk olarak Kulak Burun Boğaz polikliniklerine başvurabilirler. Akne konglobata folikülit, selülit, nodül veya sinüs traktüsleri ile karakterize kronik bir hastalıktır. Hidradenitis suppurativa genellikle aksiller bölgeyi tutan, foliküler epiteldeki defekte bağlı gözlenen, subdermal selülit, sinüs traktüsleri ve skatrisyel alanlarla karakterizedir. Disekan selülit ise skalp bölgesinde yaygın foliküler lezyonlar ve dermal selülit ile karakterize kronik bir hastalıktır.

Akne konglobatanın baş boyunda yerleşebilmesi, Kulak Burun Boğaz hekimlerinin baş-boyun kitlelerini değerlendirirken bu sendromu ayrıcı tanılar arasında akılda bulundurmasını gerektirmektedir. Akne konglobata vücutta yaygın bir dağılım gösterdiğinde tanısı daha kolaydır. Bununla birlikte lokalize bir alanda, selülit zemininde, tek nodül veya tek bir fistül ağzı şeklinde olduğunda mutlaka dermoid kist, brankial kist veya tiroglossal kist ile ayırıcı tanısı yapılmalıdır.

Hidradenitis Süppürativa

Hidradenitis süppürativa; her iki koltuk altı, göğüs altları, boyun, kasıklar, bacakların birbirine sürten yüzü ve anogenital bölge gibi özellikle yağ ve ter bezlerinin yoğun olduğu bölgelerde oluşan bir hastalıktır. Halk arasında “köpek memesi” olarak da bilinir.

Hidradenitis süpürativa nasıl tedavi edilir?

Hidradenitis süppürativada birçok tedavi seçeneği mevcuttur. Tedavi şikayetlerin, enfeksiyon ve lezyonların yaygınlığına göre yapılır. Bu amaçla topikal ve sistemik antibiyotikler, bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar, lazer tedavisi ve ciddi durumlarda cerrahi tedavi yöntemleri kullanılmaktadır.

Tedavi sırasında nelere dikkat edilmelidir?

Hastalığın kontrol altına alınmasında yaşam tarzının düzenlenmesi önemlidir. Bunlar;

• İlgili bölgelerin temiz, kuru tutulması

•Bölgesel hijyene dikkat edilmesi

• Sürtünme ve nemin azaltılması (Sentetik ve dar giysilerden kaçınılması)

• Sigara içilmemesi

• Kilo verilmesi- Fazla kilo, deri kıvrımlarının derinliğini arttırarak; sürtünmenin daha fazla olmasına, bölgesel tahrişe ve bakteri çoğalmasına neden olur.

• Diyetin düzenlenmesi.

 

İlaca Bağlı Akne

Haricen veya sistemik olarak kullanılan çeşitli ilaçlar akne vulgarisi artırabildiği gibi, bazıları doğrudan akne benzeri deri belirtileri oluşturabilirler. Bunlara en iyi örnek yüksek doz kortizon kullanımıdır. Kortizon kullanımından sonra en erken 1-2 hafta sonra, eğer doz düşükse yaklaşık 3-6 hafta içinde gövde, omuz, kollarda yaygın, kırmızı kabarıklıklar görülür.

Kortizon dışında, anabolizanlar, iyodür, bromür, izoniazid, lityum, hormon içeren ilaçlar, kinin, azatioprin, rifampin, yüksek doz B vitaminleri de akne benzeri deri döküntüsüne yol açabilirler.

Akne Venenata

Çeşitli kimyasal maddeler ile temas siyah nokta gelişimine neden olur ve sonuçta akne venenata gelişir. Akne venenataya neden olduğu iyi bilinen bazı maddeler klorinli hidrokarbonlar, petrol ürünleri ve kömür katranıdır.

TOP