2-6-b-derinin-mantar-hastaliklari

Mantar enfeksiyonları bir veya birkaç mantar türüyle dokuların istilasını temsil eder. Yüzeyel, yerel doku hastalıkları ile daha derin, ciddi akciğer, kan (septisemi ) veya sistemik hastalıkları içeren çok sayıda mantar enfeksiyonu vardır. Bazı mantarlar fırsatçı iken diğerleri hastalık etkeni (patojenik) olup bağışıklık sistemi sağlıklı olsun olmasın hastalığa neden olurlar.

Mantarlar mikroorganizmaların (bakteriler, virüsler, parazitler ve mantarlar) dört ana grubundan biridir. Doğal ortamda iki türden biri bulunur. Bunlar tek hücreli maya mantarları veya dallı küf mantarlarıdır. Bazı mantarlar çevreye göre bir iki şekle bürünür. Maya mantarları çıplak gözle görülmemesine rağmen küf mantarları aşırı olgunlaşmış meyve veya bayat ekmek üzerinde ince tüylü benekler şeklinde, banyo duşu üzerinde küfler veya çürümekte olan kütükte üreyen mantarlar şeklinde görünebilirler. Ortamda 50.000’den fazla sayıda mantar türü mevcut olmasına rağmen 200’den az sayıda tür insanda hastalığa neden olmaktadır. Bu türlerden yalnızca yaklaşık 20-25 türü sık görülen enfeksiyon nedenidir.

Mantar enfeksiyonlarının çoğu eşyaların yüzeylerinde, havada, toprakta veya kuş pisliklerinde bulunan, sporlar gibi mantar kaynaklarına maruz kalan insanlarda oluşmaktadır. Genellikle vücudun bağışıklık sisteminde bir bozukluk veya yetersizlik mevcuttur ve/veya kişi mantarların çoğalması için “uygun bir ortam” hazırlamıştır. Herkeste mantar enfeksiyonu oluşabilmesine rağmen belli bazı toplumlar artan bir mantar enfeksiyonu ve enfeksiyon nüksü riski altındadırlar. Bu hastalar; organ nakli olanlar, HIV/AIDS hastaları, kemoterapi görenleri veya bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar alanları, diyabet veya akciğer hastalığı gibi altta yatan hastalıkları olanları içerir.

Mantar enfeksiyonları deri yüzeylerinde, deri kıvrımlarında, giysiler ve ayakkabılara bağlı olarak sıcak ve nemli olan başka alanlarda oluşabilmektedir. Bir yaralanma yerinde, mukozalarda, sinüslerde ve akciğerler içinde oluşabilirler. Mantar enfeksiyonları vücudun bağışıklık sistemini tetikler, doku hasarı ve iltihaplanmaya neden olabilir, bazı kişilerde bir alerjik reaksiyonu tetikleyebilirler.

Birçok enfeksiyon, ayak parmakları arasında küçük bir alana sınırlı kalmakla birlikte deri üzerine yayılabilir ve/veya daha derindeki dokulara nüfuz edebilir. İlerleyen ve akciğerlerden kaynaklanan enfeksiyonlar kana karışabilir ve vücut içinde yayılabilir. Bazı mantar enfeksiyonları kendi kendilerine geçebilirse de çoğu tıbbi bakıma gerek gösterebilir, uzun süreler tedavisi gerekebilir. Vücut içine nüfuz eden enfeksiyonların şiddet derecesi tipik olarak artar ve tedavi edilmeden bırakılırsa kalıcı organ hasarına neden olabilirler. Bazı olgular eninde sonunda ölümle sonuçlanabilir. Az sayıda mantar enfeksiyonu kolayca başkalarına geçebilir. Bir bölümü ise tipik olarak yalnızca enfeksiyon kapmış kişiyi etkiler.

Mantar enfeksiyonları etkiledikleri vücut bölümüne, vücutta ne kadar derine nüfuz ettiklerine, enfeksiyona neden olan mantar türüne ve mantarların aldığı şekle (şekillere) göre kategorilere ayrılabilirler. Bazı mantarlar hem yüzeyel hem de sistemik enfeksiyonlara neden olabilirler.

Tinea Kapitis

Tinea Capitis Superficialis (Saçkıran, Kurukel):

Etkenleri Trichophyton'lar (T. violaceum, T. tonsurans, T. mentagrophytes) ve Microsporum'lar (M. audouinii, M. canis, M. gypseum)'dur.

Çoğunlukla puberteden önce olur. Nadiren puberteden sonra oldukları da gözlenmiştir. Hastalık saçlı deride çok defa yuvarlak, daha az oval veya biçimsiz plaklar oluşturur. Plaklar tek veya çok sayıda olup, büyüklükleri 2-4 mm ile 1 - 3 cm çapları arasında değişebilir. Bu plakların üstleri hafif eritemli ve un veya kepek iriliğindeki skuamlarla örtülmüştür. Skuamların altında kalmış veya üzerine çıkmış gri renkli kırık saçlar bulunur. Bu infeksiyon iz bırakmadan iyi olur.

Tinea Capitis Profunda (Kerion celsi):

En fazla etkeni Trichophyton'lar (T. verrucosum) T. mentagrophytes) T. schoenleinii) T. violaceum) ve Microsporum'lar (M. canis) M. gypseum)'dur.

Daha çok puberteden önce çocuklarda görülür. Hastalık kurukel gibi başlar. Sonra mantarlar kıl ağzı folikülünü de içine alan cerahatlı bir folikülitis yaparlar. Bu folikülitlerin yaptığı nodüller saçlı deride fındık, ceviz veya elma büyüklüğüne varabilir. Nodüller yandan sıkılınca kıl ağızlarından cerahat çıkar ve üzerindeki kıllar cımbız ile çekilirse yağdan kıl çıkar gibi kolayca ve ağrısız olarak çıkarlar.

Puberteden sonra yetişkinlerin sakal bölgesinde aynı klinik görünümlerde ve özellikte lezyonlar oluşur ki, buna Tinea barba (Sycosis parasitaria) denir. Nadiren de koltuk altı, genital bölge, kaş ve lanugolarda meydana gelen aynı görünüm ve özellikteki infeksiyona ise «Folikülitis agminata» adı verilir. Bunlar derin tip dermatofitozisler olup, organizmada dermatofitlere karşı bir bağışıklık meydana getirirler. Bunlarda saçsızlık ve sikatrislerin olabileceği bilinmelidir.

Tinea Corporis (Temriye):

Etkeni Trichophyton'lar ve Microsporum'lar olup, daha az olarak da E. loccosum olduğu saptanmıştır. Her yaşta görülebilen, en fazla alın, yanaklar , boyun, el sırtları ve diz gibi açık bölgeleri tutan bir tablodur. Daha az olarak kapalı bölgelere de yerleşebilir. Plaklar 2 - 4 mm ile 1 - 3 cm çapında olurlar. Şekilleri en fazla yuvarlak, daha az oval, bazanda biçimsizdir. Bu plaklar keskin sımrlı ve ilk günlerde her tarafı eritemli-skuamlı iken, bir kaç günsonra ortaları hemen normal deri görünümünü alır. Çevresinde ise şiddetlibir eritem~skuam devam eder. Kenarları bir bisturi ile kazınırsa, nokta şeklinde yer yer sulanan yerlerde veziküllerin bulunduğu görülür. Çok nadir olarak da Trichophyton schoenleinii'nin deride godet'ler ile kendini gösterdiği gözlenmiştir.

Favus Capitis

Etkeni Trichophyton schoenleinii'dir. Bu infeksiyon da puberteden önce ve tedavi edilmezse puberteden sonra da devam eder. Tipik şekilleri % 95'i; atipik şekilleri ise ancak % 5'ini oluşturur.

Tipik şekillerin kardinal belirtilerini; kükürt sarısı renginde godetler veya skutulumlar, bunların üzerinden çıkan soluk saçlar ve atrofik sikatrisler, bazen de özel bir koku oluşturur. Godet'ler kaldırılırsa altı pembe renkte, hafif sulantılı ve atrofik bir görünümde oldukları göze çarpar. Bu kardinal belirtiler, çok defa tanıyı koydurur, yalnız atipik şekillerde görünüm tanıyı koydurmaz. Bunların görünümlerine göre favus impetigoid, favus pitiroid ve favus alopesik adları altında toplanır. Favus kapitisde bir özellik de alın, kulaklar ve ense bölgelerinde sağlam görünümde bir saç çevresinin bulunmasıdır.

Majocchi Granülomlu Tinea korporis

Majocchi granülomlu Tinea korporisin zoofilik etkenlerle oluşan özel bir derin tutulum şeklidir. Trikofitik granülom olarak da adlandırılan bu tablo, fungal elemanların (sıklıkla Trıchophyton rubrum) kıl folikülünün alt kısmındaki keratinde yerleşmesi sonucu ortaya çıkar. İnfekte kıl folikülünün rüptüre olmasıyla dermise ve subkutise boşalan içerik granulamatöz inflamatuar bir reksiyona yol açar. Travma ve maserasyonun kolaylaştırıcı faktörler olduğu düşünülmektedir. Kadınlarda bacak bölgesindeki kılların tıraşlanması en önemli nedenidir. En sık tibial bölge ve ayak bileğinde görülür. Sıklıkla Tinea pedis ve onikomikoz ile birliktedir. Keskin sınırlı, deriden kabarık, eritemli, skuamlı, alopesik nodüller veya plakların üzerinde perifoliküler püstüller bulunabilir. Resimde deriden kabarık, eritemli plağın üzerindeki püstüller ve krutlanma dikkat çekmektedir. Bazı lezyonlarda flüktüasyon hissedilebilir.

Nativ preparatın sonuç vermediği olguların tanısında, histopatolojik inceleme ve mantarları göstermeye yönelik özel boyamalar (örn PAS, grocott) gerekebilir. Kıl folikülünün çevresinde granülomatöz bir infiltrasyon görülür. Mantar elemanları bu bölgede ve kıl şaftında saptanabilir. Majocchi granülomunda sistemik antifungal tedavi uygulanmalıdır. Tablo iyileşirken sikiatris bırakabilir ve dökülen kıllar çıkmayabilir.

 

Tinea Barba

Yüz ve boyunda, özellikle sakal bölgesi ve çevresindeki deride yerleşen ve mantar elemanlarının kıl şaftına invazyonu ile karakterize olan, inflamatuar dermatofit infeksiyonudur. En sık Trıchophyton mentagrophytes ve Trıchopyton verrucosum gibi zoofilik suçlara bağlı gelişir. T. verrucosum büyükbaş hayvanlardan bulaşabilir. Hemen her zaman erişkin erkeklerde görülür. Yüzeyel bir formu da olmakla beraber, tipik lezyon derin süpüratif nodül veya plaklar şeklindedir. Kaşıntılı veya ağrılı olabilir. Üzerindeki kılların dökülmesine yol açması ve püstüller bulunması oldukça tipiktir.

3 değişik tipi bulunmaktadır:

1. İnflamatuar tip: Lezyonlar kerion celside görülen şekildedir. Krut oluşumu ve kötü koku vardır. Kıllar kırılmış veya dökülmüşlerdir. Stafilokokların etken olduğu sikozis nonparazitera ile karıştırılabilir. Ancak sikozis nonparaziteria burun filtrumundan başlar ve kıllar kolayca çekilemez.

2. Superfisial tip: Lezyonlar Tinea korporis lezyonlarına benzer.

3. Skiziform tip: Klinik olarak bakteriyel sikozise benzer ve folikülit şeklindedir. Kıllar çoğunlukla kırıktır ve çekmeyle kolaylıkla çıkmazlar. Tinea barba’nin ayırıcı tanısında bakteriyel sikozis, fronkül, derin mikozlar, sifiliz ve tüberküloz düşünülmelidir. Genellikle topikal tedaviye iyi yanıt verir. Sıcak pansuman ve epilasyon uygulanabilir. Dirençli olgularda sistemik tedavi koşuldur.

Tinea Fasiyalis

Yüzde yerleşen Tinea barba dışındaki dermatofit infeksiyonudur. Genellikle Trıchophyton türleri bazen de Microsporum canis’e bağlı olarak gelişir. Evcil hayvanlardan bulaşma sık görülür. Yüzün her yerinde görülebilir ve çoğunlukla simetrik yerleşim göstermez. Trıchophyton rubrum’un neden olduğu T. fasiyalis’i tanımak zor olabilir. Ana klinik özellikler Tinea korporise benzer Lezyon kızarık ve kaşıntılıdır, ancak sınırı pek belirgin değildir. Başka olgularda lezyonlar daha belirgin olabilir.

Lezyonlar bazen kulağa kadar yayılabilir. Bazı olgularda, güneş ile temas sonucu lezyonlarda alevlenme görülebilir. Ortadan iyileşmeye eğilimli, kenar aktivasyonu gösteren eritemli plaklar için tanı kolaydır. Ancak bazen sınırları çok belirgin olmayan pembe veya kırmızı, skuamlı plaklar şeklinde de olabilir. Bu olgularda özellikle kontakt dermatit atopik dermatit, seboreik dermatit, diskoid lupus eritematozus, Psoriazis vulgaris ve polimorf ışık erüpsiyonu gibi dermatozlarla karıştırılarak yanlış tanılar konabilmektedir. Tinea fasiyaliste topikal antifungal ilaçlar ile tedavi genellikle yeterli olup, iz bırakmadan iyileşir. Ancak göz kapağı lezyonlarında merhemlerin sürülmesi güç olduğundan sistemik tedavi tercih edilir.

Kaş, Kirpik, Göz Kapağı Dermatofitozu

Genellikle komşu bölgelerdeki dermatofitozların varlığında, sekonder olarak ortaya çıkan, seyrek görülen bu hastalık kaş ve kirpiklerde dökülmeye yol açabilir. Bunun dışında kirpiklerin foliküler orifislerinde püstüller ve bunların krutlanması şeklinde belirtilere yol açabilir. Tedavide sistemik antifungaller tercih edilir.

Tinea inguinalis (Tinea kruris)

Başlıca kasık bölgesinde yerleşen dermatofit infeksiyonudur. En önemli etkenleri antropofilik organizmalar olan Epidermophyton floccossum, Trıchophyton rubrum ve Trıchophyton mentagrophytes var. interdigitale’dir. Sıcak, nem, obezite, aşırı terleme ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı faktörlerdir. Ortak kullanılan havlular veya banyolar ile kolayca bulaşabilir. Vücudun başka bölgelerindeki odaklardan otoinokülasyon sonucu oluşabilir. Olguların önemli bir bölümünde Tinea pedis ile birliktedir. Nadiren insandan insana direkt temasla da bulaşabilir. Hastaların çoğu erişkin erkeklerdir. En sık femoral bölgenin üst ve iç yan kısmı tutulur. Klinik açıdan skrotum ve penis tutulumu nadirdir.

Ancak nativ preparat ile bu bölgelerde de mantar elemanları gösterilebilir. Plaklar sıklıkla yarım ay şeklindedir ve keskin sınır, eritem, deriden kabarıklık, girintili çıkıntılı kenar ve merkezi iyileşme gibi Tinea korporisin tipik özelliklerini gösterirler. Tinea inguinalis kasığın iki tarafına yerleşmekle birlikte her zaman simetrik değildir. İnfeksiyon tüm dünyada sık görülür. Puberteden sonra ortaya çıkan bir erişkin hastalığıdır. Özellikle 18-25 yaştaki genç erişkin erkeklerde görülmekle birlikte kadınlarda da rastlanabilir. Erkeklerde sık görülmesinin sebepleri skrotumun ve erkek iç çamaşırlarının yaptığı oklüzyondur. Tinea inguinalis çok bulaşıcıdır. Sıklıkla otoinokülasyon sonucu gelişir. Ayrıca başkalarının giysileri, ortak kullanılan klozet ve cinsel ilişki ile de bulaşabilir. Ter, sıcaklık, ıslak mayo ve şişmanlık hastalığa uygun zemin hazırlar. Erkeklerde daha çok görülür.

Kasık veya perinal bölgelerde başlayan infeksiyon zamanla uyluğa ve genital organlara yayılır. Çok kaşıntılı olan tablo, oldukça uzun sürer. Yarımay şeklinde kırmızı veya kahverengi plaklar halinde görülür. Plağın kenarında veziküller gözlenir. Ağır maserasyonun görüldüğü hastalarda sekonder bakteriyel infeksiyonlar gelişebilir. Tinea inguinalis tanısı koyulurken özellikle invers tip psöriazis, seboreik dermatit, intertrigo, eritrazma ve kandidiazis akla gelmelidir. Kandidiazis skrotumun da hastalığa katılması ve satellit püstüllerin izlenmesi ile tinea kruristen klinik olarak ayırt edilir.

Yaygın olmayan lezyonların tedavisinde topikal antifungal ilaçlar genellikle yeterli olur. İmidazol türevleri(ketokonazol, klotrimazol, oksikonazol, izokonazol, sulkonazol, mikonazol, tiokonazol, sertokonazol, bifonazol), pridonlar allilaminler (terbinafin, naftifin) morfolinler (amorolfin) ve (sikloproksolamin), dermatofitozların tedavisinde kullanılan önemli tropikal ilaçlardır. Bu geniş spektrumlu antifungal kremler, pitriazis versikolor ve kandidalara da etkilidir. Antifungal ve kortikosteroid kombinasyonu içeren kremler tanısı kesinleşmiş dermatofitozlarda tercih edilmemelidir.

Tinea Pedis

Tinea pedis dermatofitlerin sebep olduğu ayak ve ayak parmaklarının fungal infeksiyonudur. Aile içinde tüm ev halkına bulaşmaya eğilimlidir ve infeksiyon var olduğu sürece bulaşıcıdır. Etken sıklıkla Epidermophyton floccosum, T rubrum veya T mentagrophytes’dir. Tinea pedis insanda en sık görülen mantar hastalığıdır. Toplu işyeri, ortak kullanılan takunya, terlik gibi giysiler ile lastikten yapılan giysiler ve naylon çoraplar hastalığa zemin hazırlar. Ayrıca immunosupresifler ve kortikosteroidler hastalığın yayılmasına yol açabilir. Tinea pedis'in en rahatsız edici semptomu ayak kokusu ve kaşıntıdır.

Hastalık çocukluk döneminden sonra görülür; genellikle genç erişkinlerde veya ergenlik çağında olanlarda sıktır. Erkekler daha sık infekte olurlar; bu durumun nedeni erkeklerin yatılı okul, kışla, spor salonları gibi toplu yaşanan yerlerde bulunmaları ve yaz aylarında kadınlara göre daha kapalı ayakkabı giymeleridir. İnfeksiyon, infekte yerlere çıplak ayakla temas ile bulaşır; ortak kullanılan duşluk, banyo, hamam, sauna, yüzme havuzu, otel odası, hatta ev odası tabanlarından infekte epitel döküntülerine basma sonucu bulaşma olur. Pedikür salonlarında da infeksiyon tehlikesi vardır.

Bu hastalığın mikotik yapıda olduğunu ilk defa 1892’de Celal Muhtar hocamız ortaya koymuştur. Bu yüzden bu hastalığa Celal Muhtar hastalığı da denir. Genellikle asimetriktir ve bir ayak daha belirgin olarak tutulmuştur. Bu özelliği psöriazis gibi simetrik hastalıklarla ayırıcı tanısının yapılmasında önemlidir. Sıcak ve nemli iklim şartlarında ayak parmak aralarında gelişen maserasyon hastalığının oluşumunda önemli role sahiptir. Naylon çorap giyilmesi, sentetik maddelerden yapılmış olan terlik ve ayakkabı, özellikle spor ayakkabılarının kullanımının artışı hastalığın yaygınlaşmasına katkıda bulunan faktörlerdir. İnfeksiyon genellikle ayak parmak arasından başlar ve tabana yayılır.

Klinik ve patofizyolojik açıdan 3 tipe ayrılır:

1) İnterdijital (intertriginöz) tip: Bu tabloya atlet ayağı ismi de verilir. En sık olarak

4. ayak parmak araları tutulur. Parmak arasında görülen skuamlar ile dermatofit infeksiyonu başlar (simpleks tip). Bunun üzerine bakteriyel bir infeksiyon eklenirse ileri derecede maserasyon, fissürler ve lökokeratotik, semptomatik lezyonlar oluşur. Genellikle pruritus mevcuttur eğer fissürler gelişirse ağrıya sebep olurlar. Sıcak ve oklüzyon hastalığı tetikleyici faktörlerdir.

Özellikle Staphylococcus aureus, Micrococcus sedantorius, Brevibacterium epidermidis, Cornebacterium minutissimum ve çok sayıda antibiotiklere dirençli pseudomonas ve proteusu da içeren gram (-) türler bu infeksiyona katılmaktadır (kompleks tip). Bu bakteriler dermatofitlerin sentezlediği penisilin ve streptomisine dirençlidirler. Normalde invaze edemedikleri kalın stratum korneumlu ayak parmak aralarını ancak dermatofitlerin burada deri bütünlüğünü bozması ve sentezledikleri antibiyotiklerle hazırladıkları ekolojik ortam sayesinde invaze edebilirler. Bu bakteriler proteolitik enzimler sentezleyerek stratum korneumu parçalarlar ve dermatofitler de bu sayede daha derinlere invaze olabilirler ve maserasyon ve lökokeratoz gelişir. Micrococcus sedantorius ve Brevibacterium epidermidis gibi bakteriler ayrıca methanethiol, ethanethiol, dimetil sülfit ve benzeri sülfür bileşikleri sentezlerler. Bu bileşikler güçlü antifungal özelliğe sahip olan maddelerdir. Bu yüzden bu masere parmak aralarından alınan kültürlerin ancak üçte birinde dermatofitler üretilebilmektedir. Tabloda sıklıkla T.mentagrophytes var. interdigitaleve E.floccosum rol almaktayken, T.rubrum’da sık olarak karşılaşılan etken patojendir ve ayak tabanını da invaze etme eğilimindedir. Sekonder infeksiyonlar gelişebilir, erizipel, lenfanjit oluşabilir.

2) Skuamöz-hiperkeratozik tip: Ayakların tabanlarında diffüz hiperkeratozik deskuamasyona sebep olur. Ayak tabanı kurudur ve taban deri çizgileri pudralıymışlar gibi bir izlenime sebep olan yapışık furfurik skuamlarla kaplıdırlar. Ayak tabanlarında yarımay şeklinde skuamlar izlenir. Hastalık kronik ve sessiz seyirlidir. Sıklıkla tırnak tutulumu da gelişir. Hastaların çoğunda atopi öyküsü ve hücresel immünitelerinde dermatofitlere özel bir duyarlanma bozukluğu vardır. Bu tip infeksiyonlara büyük oranda T.rubrum sebep olur.

3) Vezikülobüllöz tip: Akut olarak gelişen çok inflamatuar erüpsiyonlardır. Erüpsiyon genellikle tek taraflıdır. Bu dishidrotik egzemadan en önemli farkıdır. Veziküller ve büller genellikle ayağın medial kenarının orta kısmındadır. Hastalık sıklıkla T.mentagrophytes var mentagrophytes ile oluşur. Şiddetli inflamasyon bu zoofilik dermatofite karşı gelişen hücresel reaksiyon sonucu ortaya çıkar ve yine bu mekanizma ile oluşan klasik alerjik kontakt dermatit tablosu ile aynı tablodur. Hastalık tekrarlayan ataklarla seyreder ve ataklar arasında hafif derecede deskuamasyon bulunur. Isı artışı ve oklüzyon atakların ortaya çıkmasına sebep olan faktörlerdir. Şiddetli bir pruritus ve yanma mevcuttur. Özellikle vezikülobüllöz formda hiperhidrozis de mevcuttur ve id reaksiyonlarına sık rastlanır.

Dermatofitlerin sporları dış ortamlarda uzun süre canlı kalabilmektedir. Bunun sonucunda infeksiyon kolayca yayılır. Duş, sauna, yüzme havuzu gbi ortamlar ve ortak kullanılan terlikler tinea pedisisn önemli bulaşma nedenleridir. Çıplak ayakla gezme sırasında kontamine zeminden bulaşabilir. Aşırı terleme ve dar giysiler oluşumu kolaylaştırır. Yaz mevsiminde lezyonlar şiddetlenebilir. Tedavisiz bırakıldığında aylarca hatta yıllarca sürebilir. Tedavi edilmeyen durumlarda tabloya onikomikoz infeksiyon da eklenebilir. Tinea pedis tanısı konulurken kontakt dermatit, palmoplanter püstülozis, dizhidrotik egzema, reiter sendromu, ayak parmak aralarında olduğunda intertrigo ve eritrazma düşünülmelidir.

Tinea pedisin en önemli komplikasyonları; bakterilerin maserasyon veya fissür yerlerinden doku içine girmesi ile sellülit ve mantar infeksiyonunun komşuluk yoluyla ayak tırnakları (onikomikoz) ayak sırtı ve bacağa yayılmasıdır. Tinea pedis'in tedavisinde topikal tedavi yararlıdır, ancak sistemik tedavi daha etkilidir. Bu nedenle topikal ve oral tedavi birlikte verilmelidir. Griseofulvin Tinea pedis tedavisinde eskiden beri kullanılan ve FDA tarafından onaylanmış etkili olan bir oral antifungaldir. Genellikle 6-8 hafta kullanılması önerilmektedir. İtrakonazol (200 mg günde iki kere) ve terbinafin (250 mg günde bir kez, 2 hafta) tedavide etkili, ancak FDA tarafından onaylanmamış oral antifungal ilaçlardır. Oral ilaçlarla birlikte %2'lik mikonazol nitrat krem, %1'lik klotrimazol krem, benzilamin, alilamin, terbinafin, naftifin vesiklopiroksilamin gibi topikal ajanlarda kullanılmalıdır. Topikal ve oral antifungal tedavi yanında ayakların kuru tutulması, ayakların havalanmasını sağlayan kısmen açık ayakkabıların giyilmesi veya haftada 2-3 gün bu şekilde alternatif bir ayakkabı giyilmesi, banyodan sonra ayakların özellikle parmak aralarının tamamen kurutulmasıönemlidir. Sekonder bakteriyel infeksiyon gelişimi özellikle kronik veya rekürrent olgularda sık olduğundan antibakteriyel ilaçların kullanılması düşünülmelidir.

İnflamasyonlu olan olgularda anti-inflamatuar ilaçlarda kullanılmalıdır. Akut Tinea pedis’te potasyum permanganat (1/1000) banyosu çok yararlıdır. Potasyum permanganat banyosundan sonra topikal ilaçlar uygulanabilir. Tinea pedis’in ayak tabanı ve /veya ayak sırtına yayıldığı veya akut yangı durumlarında topikal ilaçlara ek olarak sistemik antifungaller kullanılmalıdır. Tedavide kurutma önemli bir faktördür. Kurutucu pudralar, soyucu antifungal merhemler kullanılabilir.

Tinea Manuum

Tinea manuum, ellerin dermatofitozu olup T.rubrum, T. mentagrophytes interdigitale ve E.Floccosum en sık görülen etkenlerdir. Ayrıca M. canis ve T. verrucosum gibi zoofilik türler ve geofilik M.gypseum da infeksiyon etkeni olabilir. Türkiye’de en sık saptanan etken T.rubrum’dur.

İnfeksiyon etkenleri, infekte insan ve hayvan kontamine topraktan direkt olarak veya indirekt kontamine eşya, havlu, bahçe araç ve aygıtlarından bulaşır. Vücudun başka bir yerindeki dermatofitozdan otoinokülasyon ile de bulaşma olabilir. El işçiliği, ellerin çok terlemesi ve kontakt ekzema gibi hastalıklar T. manuum’ a hazırlayıcı faktörlerdir. Tinea manuum çoğu kez sağ el olmak üzere genellikle tek elde görülür. Tinea manuum saptanan hastalarda sıklıkla T. pedis de vardır. İnfeksiyon en sık avuç içini tutar; ayrıca el sırtında da görülebilir. El sırtı veya parmak arasındaki lezyonlar T. korporis lezyonları gibidir; eritemli, sınırları keskin ve bazen veziküllü, orta bölümlerinde iyileşmeye başlayan kaşıntılı lezyonlardır.

Avuçtaki T.manuum un iki klinik tipi vardır:

1)Dishidrotik veya ekzamatoit tip: Akut bir tablo olup el kenarları, parmakların yan ve palmar yüzleri veya avuçta veziküller vardır. Avuçta genellikle iri, sert ve içi yapışkan ve saydam bir sıvı ile dolu tek bir iri vezikül veya bül görülür. Vezikül veya bül tepesi kesildiğinde eritemli ıslak bir taban ortaya çıkar. Semptomları kaşıntı, yanma ve karıncalanmadır.

2)Hiperkeratotik tip: Subakut veya kronik bir tablodur. Avuç ve çevresindeki veziküller soyularak yuvarlak veya düzensiz, hiperemik, pullu, kalın beyaz skuamlı bir sınır ile çevrili lezyonlara dönüşürler. Lezyonlar avuç ve parmakların tüm yüzeyini veya büyük bir bölümünü kaplayabilir. Hiperkeratöz avuç çizgileri boyunca fissürlere yol açar. İnce pullanma nedeniyle avuç kaba daneli una bulanmış gibidir. Pullanma avuç çizgilerinde daha kaba olup zamanla kararır. Ellerde onikomikoz T. manuumun en sık görülen bir komplikasyonudur. Palmoplanter keratoderma (tiloziz) olguları avuç içi ve ayak tabanının dermatofitler ile superinfeksiyonuna özellikle duyarlıdırlar. Bu komplikasyonun tanısı zor olabilir, ancak vezikül oluşumu ve ellerde kaşıntı tanıya yardımcıdır.

Bu gibi olgularda T. rubrum dışındaki mantarlar da etken olabilir. Tinea manuum başka dishidroz şekilleri ve psoriazizden ayırdedilmelidir. Genellikle topikal ilaçlarla 4 haftada iyi sonuç alınır. Ancak dirençli bazı olgularda sistemik tedavi gerekebilir.

Tinea İnkognito

Deride yerleşen dermatofit infeksiyonları, “tinea” ön eki alır. Bu ön ekten sonra tanımlanan dermatofit infeksiyonu, yerleştiği yerin adını alır. Bu kuralı bozan bir istisna “Tinea incognito” dur. Buradaki “incognito” bir yerleşim yerini değil, latince “incognitus” tan köken alan “bilinemezlik durumu” nu tanımlar. Tinea incognita deyimini ilk kez 1968’de İve ve Marks kullanmışlardır. Özgün yayında, aslında dermatofitozu olup da yanlış tanı ile topikal kortizonlu merhem veya kremleri kullanan hastalarda; seboreik dermatitis, liken ruber planus, follikülitis, skleroderma ve rozasea’ya benzeyen klinik tabloların geliştiği bildirilmiştir. Ancak olguların üçte birinde dermatofitozun tipik klinik özelliklerinin korunduğu da vurgulanmıştır.

Tinea incognita, mantar infeksiyonu olan olguların yanlış tanı ile kortizonlu krem veya merhem kullanması ile meydana gelmektedir. Türkiye dışındaki ülkelerde hastaların kendi başlarına ilaç kullanması söz konusu olmadığı için; Tinea incognito’lar çoğunlukla iyatrojeniktir. Kortizonlu topikal ilacı veren genellikle pratisyen hekim veya aile hekimidir. Türkiye’de ise hastaların kendi kendilerine ya da yakınları veya komşularından duydukları “o hastalığa (!) çok iyi gelen ilacı” kullanmaları mutat olduğu için, tinea incognito’larını kendileri oluştururlar. Tinea incognito’ya neden olanlar sıralamasında daha sonra eczacılar, pratisyen hekimler, diğer uzman hekimler ve dermatologlar gelir.

Kortizonlu preparatlar, sistemik kullanımları gibi, topikal kullanımlarında da hücresel immüniteyi baskılarlar. Hücresel immünitenin baskılanması ile hastanın dermatofit infeksiyonuna bağlı klinik belirtiler başlangıçta silikleşir, kaşıntı yanma gibi sübjektif şikayetleri kaybolur. Ancak zemindeki mantar infeksiyonu giderek yayılır, ilacın kesilmesi ile sübjektif yakınmalar tekrar şiddetlenir. Böylece hasta aynı ilacı defalarca kullanmak zorunda kalır. Bu “kısır döngü”, hastanın bir dermatologa başvurması ile -muhtemelen- sonlanır. Çünkü kortizon baskısı altındaki “tinea” nın klasik sentrifugal vezikülopüstüller gösteren kliniği; ekzema, impetigo, psoriasis, rozasea gibi başka klinik tablolara dönüşmüştür. Eğer klinisyenin şansı varsa, dikkatli bir gözlem ile sınırlı bir bölgede tinea’yı andıran bir alan görebilir, bu bölgeden yapılan bir direk bakı sonrasında mantar hiflerini görmek olasıdır.

Lezyon genellikle asemptomatiktir. Bazen kaşıntılı ya da ağrılı olabilir. Koyu kırmızı veya viyolase renkte olabilir. Papüler ve püstüler lezyonlar gözlenebilir. Steroid uygulamasından kaynaklanan atrofik bir görünüm olabilir. Tedavide sistemik antimikotik kullanmak gerekmektedir.

Tinea Unguium

Onikomikoz tırnak yatağı, matriksi ve plağının tutulduğu mantar infeksiyonları için kullanılan bir terimdir. Tinea unguium ise dermatofitlerin yol açtığı onikomikoza verilen ismdir. Bunun dışında kandidalar, Scapulariopsis brevicaulis, aspergillus türleri gibi dermatofit dışı küf mantarları başta olmak üzere çeşitli etkenler onikomikoza yol açabilir. Genellikle tinea pedis ve tinea manuum ile birlikte bazen tek başına ortaya çıkar. En sık etkenler Trichophyton rubrum ve Trichophyton mentagrophytes’tir. Bunun dışında Epidermophyton floccossum, T. soudanense, T. violaceum, M. canis, T. tonsurans ve T.erinacei gibi suşlarda etken olabilir. Tinea unguıum dermatofit infeksiyonları arasında yaygınlığı, kronisitesi ve tedavisinin güçlüğü açısından özel bir yere sahiptir. Tüm tırnak hastalıklarının %50’sini kapsar. Hastalık tüm dünyada sabit olarak görülmekte ve insidansı da giderek artmaktadır. Kutanöz fungal infeksiyonu olan hastaların yaklaşık % 30 kadarında onikomikoz da mevcuttur. Tinea pedisi olan hastaların 1/3’ünde onikomikoz da tabloya eşlik etmektedir. 40-60 yaş arasındaki insanlar %15-20 oranında bu hastalığa yakalanırlar Hastaların çoğu erişkindir. Ayak tırnaklarında daha sık görülür. Sıklıkla tırnağın distal veya laateral kısımlarından bazen proksimal kısımdan başlayan infeksiyon, zamanla ilerleyerek tırnak plağında yaygın tutuluma yol açabilir. Tinea unguimun bunun dışında tırnak plağında yüzeyel beyaz lekeler şeklinde görülen bir tipi vardır. Değişik klinik tipler bir arada olabilir. Tinea unguium diğer bölgenin mantar infeksiyonları için kaynak oluşturabilir.

Pitriyazis Versikolor

Pitriyazis versikolor, derinin Malassezia türü mayalar tarafından oluşturulan yaygın, benign, tekrarlayan, kronik bir infeksiyonudur. Tüm dünyada yaygın olarak görülür, tropikal bölgelerde daha sıktır. Prevalans dünyada ülkeler arasında %0.8–28.5 arasında farklılık gösterirken ülkemizde az sayıda ve küçük gruplarda yapılmış çalışmalarda %15–85 gibi değişik oranlar bildirilmiştir.

Pitriyazis Versikolor Etkenleri

Pityriasis versikolor Malassezia maya mantarının sebep olduğu kronik yüzeysel bir infeksiyondur. Pitriyazis versicolor’a sebep olan Malassezia maya mantarının 13 türü vardır. Bunlar: M. furfur, M. sympodialis, M. slooffiae, M.pachydermatis, M.globosa, M.obtusa, M.dermatis, M.japonica, M.nana, M.resticta, M.equina, M.caprae’dır.

Pitriyazis Versicolor İnfeksiyonlarının Genel Özellikleri

Kronik, iyi huylu kutanöz bir hastalık olan Pitriyazis versikolor çoğunlukla asemptomatik olarak hafif ve kronik durumlu olarak seyreder. Gövdenin üzerinde yer alan değişebilen renklerde (pembe, beyaz, kahverengi) görülen kepeklerle karekterize edilir. Mantar, melanositleri bozar, hücreler ya pigmentlerini kaybederler ve akromik bir tablo ortaya çıkar ya da pigment artışı olur ve koyu sütlü kahverenginde lezyonlar meydana gelir. Pityriasis versikolor, deride hipo ve hiper–pigmentasyona sebep olur. Pityriasis versicolor vücudun yağdan zengin olan boyun, sırt, göğüs gibi bölgelerinde görülür. Lezyonlarda kaşıntı meydana gelebilir. Pityriasis versikolor asemptomatiktir ve kozmetik bozukluğa sebep olur. Pityriasis versikolor’un tropikal bölgelerdeki prevalansı %40-60’dır. Ilık ve nemli hava bu hastalığın gelismesinde önemli bir faktördür. Pityriasis versicolor genellikle 13-19 yaş arası gençlerde ve genç erişkinlerde görülür. Malassezia’lar lipit gereksinimi olduğundan Pityriasis versikolor küçük çocuklar ve yaşlılarda nadiren görülür. Yağ miktarı arttığı dönemde görülmeye baslar. Normal floradaki yayılımı seböz bezlerinin yoğunlu ile ilgilidir ve yüz, göğüs ve sırtta yüksek oranda mantar bulunur. Saçta, tırnakta ve mukozalarda bulunmaz. İnsan derisinin normal florasında bu maya mantarı vardır. Mantarın maya formundan hif formuna dönüşümü ile birlikte Pityriasis versikolor oluşur. Bu dönüsüm, endojen ve ekzojen faktörlerle ilgilidir.

Pityriasis versikolor’a yol açan endojen faktörler; beslenme bozukluğu, doğum kontrol hapı kullanımı, kortikosteroit kullanımı, bağışıklık sistemi bozukluğu ve aşırı terlemedir. Pityriasis versikolor, ılıman iklimlere oranla tropik iklimlerde daha sık görülür. Ayrıca, yaz aylarında daha yaygındır. Sıcaklığın ve nemin artması patogenezde rol oynar. Özellikle sporcular bu hastalığa yatkındır. Bu durumun aşırı terlemeden olup olmadığı açık değildir. Hijyen bu hastalığın gelişmesinde önemli bir etmen değildir. Ancak, deriye krem veya losyon uygulaması bu hastalığın gelismesinde kolaylaştırıcı bir etkendir. Pityriasis versikolor ile beslenme bozukluğu ve sosyo-

ekonomik düzey arasında iliski yoktur. Ancak Pityriasis versikolor’un gelişimi organizmanın bağışık yanıtının değişmesiyle de ilgili olabilir. AIDS visseral layşmanyoz gibi bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde de sık görülen bir infeksiyondur. Bununla beraber, AIDS’ lilerde diğer mantar hastalıkları çok sık görülmesine karşın Pitriyazis versicolor görülme sıklığı daha azdır. Pitriyazis versikolor ışın tedavisi ve lityum tedavisi alanlarda daha yaygındır.

 

Pitriyazis Versicolorda Tanı

Malassezia maya mantarının sebep olduğu kutanöz patoloji yeterince karekteristiktir ki dermatologlar tarafından kolaylıkla tanınır. Genelde kültürde üretmek için ekipmanlara ihtiyaç olmadığından dolayı dermatologlar lezyonlardan mantarı izole etmezler. Fakat sık sık lezyonlardan alınan materyalden direk mikroskobik incelemeyle mantarın varlığını doğrularlar. Aslında mayalar dokular arasında çok küçük görünür fakat tekrarlayan tek kutuplu tomurcuklanma ana hücrede çok tipik kalıcı bir iz (skar) bırakır.

Bu olguda görünen en tatmin edici metod mürekkeple (parker kalıcı mavi ve siyah boyası) boyandığı zaman görünür. Eşit sartlarda KOH ile %20-30 oranında birleştirilir. Malassezia‘nın hücreleri (maya ve hif) hemen boyayı alır ve beyaz zeminde mavi görünür. Daha selektif boyama olarak kalkofor beyazı kullanılır. Bu boya sadece floresen mikroskobunda görünür. Bu teknik seboreik dermatitte güzel bir görüntü sağlar. Dokulardaki mantarın görünümü maya görünümündedir. Hiflerin varlığı, yokluğu ve sıklığı hastalık hakkında bilgi verir.

Lezyonların görünümündeki farklılık deneyimli olmayan bir klinisyen için karışık olabilir. Wood ışığı muayenesi Pityriasis versikolor’un tanısına yardımcı olabilir. Wood ışığı altında pityriasis versicolor lezyonları sarı-yeşil renkte floresan verir. Bu floresan klinik olarak görülebilir lezyonları içine alır. Wood ısığı ayırıcı tanı için faydalı olabilir. Çünkü floresanın rengi Malassezia’nın hifleri için karekteristiktir. Bununla beraber wood ışığı olguların sadece 1/3’inde pozitif bir cevap sağlar ve daha çok bu Malassezia furfur’dur.

Mikolojik incelemede Pityriasis versikolor’un tanısını doğrulanabilir. Lezyonlardan alınan klinik materyal ışık mikroskobunda incelenmelidir. Lezyonlu bölgeler fazla miktarda mikroorganizma içerir. Lezyonlardan bistirü ile kazıma yönteminden başka selofan bant yöntemi de kullanılabilir. İlk önce, lezyonlardan alınan klinik materyal %10-15 ilave edilmiş KOH ile lam lamel arası preparat yapılarak ışık mikroskobunda incelenir. KOH keratini eriterek mantar elemanlarının görülmesini kolaylaştırır. KOH ile muameleden sonra 15-20 dakika beklenmelidir. Lam hafif ısıtılırsa keratinin erimesi hızlanır, sonra ışık mikroskobunda incelenir. Işık mikroskobu muayanesinde hif ve maya hücreleri görünür. Bu görüntü karekteristiktir ki buna “köfte- makarna” görüntüsü denir.

Pitriyazis Versikolorda Tedavi

Pityriasis versicolora yönelik tedavilerin büyük bir kısmı esas olarak fungal ajanlara karşı direk olarak aktiviteye sahip değildir. Genel olarak fiziki olarak davranırlar ve/veya kimyasal olarak stratum korneumdaki dokuları uzaklastırırlar. Selenyum sülfid, %2.5 losyon içerir, krem veya şampuandır. Pityriasis versikolor‘un tedavisinde etkilidir. Bazı hastalar bu ilaçların tatsız kokusundan şikâyetçidir. Propilen glikol, keratolitik ajan diğer topikal medikasyonlar içinde baz alarak sık sık kullanılır. Kendi kendine Pityriasis versicolor’ da etkili olduğu gösterilmiştir. Salisilik asitli merhemler, benzoik asit ve salisilik asit içerir. Benzoik asit fungisitik aktivitesi için salisilik asit kertolitik asit içindir. Bu tedavi Pityrisis versicolor’a karşı etkili olduğu gösterilmiştir.

 

 

Oral kandidiyazis

1. Akut psödomembranöz kandidiyazis: Yeni doğanların %10’unda doğum esnasında annenin vajinal kanalından bulaşma ile oluşabilir. Bu tabloya pamukçuk ismi de verilir. Yetişkinlerde kaşeksi, immünosüpresyon ve diyabet gibi nedenlere bağlı olarak gelişebilir. Dil, damak, bukkal mukozada beyaz plaklar şeklinde görülür. Plak frajil olduğundan ağızda kalan süt artıkları ile karışabilir ama kazınması sonrası yerlerinde eritemli inflamasyonlu bir zemin olması ile ve nativ preparatla tanı konulur.

2. Akut atrofik kandidiyazis: Dil üzerinde atrofik alan olarak gözlenir ve çoğunlukla antibiyotik kullanımı sonrası gelişir.

3. Kronik atrofik kandidiyazis: Protez damak kullanan yaşlı populasyonun 1⁄4’ünde mevcuttur. Özellikle protezin altında kalan damakta eritem ve atrofik bir görünüm vardır. Hastalığa perleş de eşlik edebilir. Kandida protezin damak yüzünden izole edilebilir.

4. Kronik hiperplastik kandidiyazis: Mukozadaki beyaz plaklar kalın ve yapışıktır. Pamukçuktaki gibi kaldırılamazlar.

5. Perleş (Angular cheilitis): Ağız köşelerinin kandidal infeksiyonu olup maserasyon, çatlaklar ve krut oluşumu ile karakterizedir. Genellikle ileri yaşlarda yüz derisin sarkması sonucu ağız köşelerinden tükürük sızması sonrası gelişir. Dudak yalamayı alışkanlık edinenlerde de oluşabilir.

Yemeklerden sonra ve yatarken nistatinin solusyonu ağızda 3-5 dakika çalkalanıp yutulur. Tekrarlamasını engellemek için risk grubu kişilere su içinde %5 bikarbonat solüsyonları ile yemek sonraları ve yatarken gargara yapıp tükürme önerilir. Altta yatan şiddetli sistemik hastalık varsa tedaviside sistemik flukonazol veya itrakonazol tercih edilir.

Kandidal İntertrigo: Özellikle kadınlarda ve şişman kişilerde görülen genitoinguinal kıvrım, parmak araları, meme altları ve aksilla gibi intertriginöz bölgelerin kandidial infeksiyonudur. Bu bölgelerde pembemsi eritematö massere lezyonlar ile lezyona yakın satellit püstüller gözlenir. Satellit püstüllerin görülmesi basit intertrigodan ayırt etmede önemlidir.

Kandidial intertrigo el ve ayak parmak aralarında gelişirse maserasyon ön plandadır. El parmakları arasında görülen formu "erosia interdigitalis blastomycetica" ismini alır ki, oluşumunda kandida ile birlikte gram (-) bakteriler de rol oynayabilir. Bu tablo sıklıkla elleri sürekli su ve sabunla temasta olan bayanlarda ortaya çıkar. Hastalığa tanı koyulurken dermatofitik infeksiyonlar, seboreik dermatit, fleksural psoriasis, intertrigo da düşünülmelidir.

Kandidal Paronişi: Akut paronişilerin aksine kronik paronişilerin etyolojisinde kandidalar rol alır. Kronik kandidal paronişi elleri sürekli su ile temasda olan ev kadınları ile bulaşıkçılık ve çamaşırcılık yapan kişilerde çok görülür. Kandidaların yanısıra bakteriler de hastalığa katılabilir. Hastalarda tırnak kıvrımları eritemli ve ödemlidir, zaman zaman pü oluşumu görülebilir, daha sonra tırnak tutulumu oluşur, hasta tırnakta deformite ve renk değişikliği gelişir, hastalık kronik bir seyir kazanır. Tinea unguiumun aksine tırnak tutulumu paronişinin bulunduğu lateral tırnak kısmından başlar.

Kandida Onikomikozu: Genellikle el tırnaklarında gelişir, sarı-kahverengi renk değişikliği ve subungual hiperkeratoz saptanır. Onikomikozun bu klinik tiplendirmesi ancak İnfeksiyonun erken dönemlerinde mümkün olur. Tüm tiplerde hastalığın ileri dönemlerinde bütün tırnak hastalığa iştirak eder ve tamamen distrofik bir görünüm verir.

Tanıda en iyi bilinen tanı yöntemleri standart nativ preparattan oluşan direkt mikroskobik inceleme ve fungal kültürdür. Kesin tanı, direkt mikroskobide fungal elemanları görmek ve kültürde de patojen organizmayı tespit etmekle konur. Ayrıca birçok kaynakta onikomikozdan klinik olarak şüphelenilmesine rağmen tekrarlayan KOH incelemeler ve kültür negatifse tırnak plağının histopatolojik incelemesi önerilmektedir.

Onikomikoz özellikle ileri yaşlarda görülür. Çocuklarda tırnakların hızlı uzaması, çocukları onikomikozdan korucu bir etken olabilir. Dermatofitlere bağlı tırnak infeksiyonları erkeklerde daha sık görülmesine rağmen kadınlarda da sıklığı giderek artmaktadır, bunun sebebi giyilen dar uçlu ayakkabılar olabilir.

Tırnak ünitesinin görevleri arasında distal falanksı koruma, dokunuşu destekleme, dokunma duyarlılığını artırma, objeleri kavrama, düğmelere basma gibi aktivitelere katılma şeklinde çok sayıda fonksiyon vardır. Tüm bunların yanında tırnaklar kozmetik açıdan da çok önemlidirler. Onikomikoz tırnağın bu sayılan işlevlerini engelleyecek kadar şiddetli olabilir. Ayrıca onikomikozlu tırnağın görünümü ve hastalığı çevreye bulaştırma korkusu hastada psikososyal problemlere yol açar. Onikomikozlu tırnakların dermatofitozlar için bir rezervuar oluşturmaları da önemli bir problemdir.

Tedavi güç ve uzun sürelidir. Sistemik ilaç uygulaması ve tırnak çekimi olmak üzere iki yöntem kullanılmaktadır. Griseofulvin 10 mg/kg/gün dozdan az verilmemelidir. Genellikle el tırnakları için en az 6 ay, ayak tırnakları için 9-12 ay tedavi gerekir. Terbinafin ile genellikle daha kısa sürede sonuç alınmaktadır (el tırnakları 3 ay, ayak tırnakları 6ay). İtrakonazol el tırnakları için en az 3 ay, ayak tırnakları için en az 5 ay kullanılır. İlaçlara başlamadan önce karaciğer fonksiyon testleri yapılmalı ve tedavi süresince izlenmelidir. Sistemik tedavi yanında topikal ilaçların tırnaklar için hazırlanmış yoğun eriyikleri de kullanılır.

Oral antifungallere karşın ayak tırnak infeksiyonlarında %40-70, el tırnak infeksiyonlarında ise daha seyrek relaps görülür. Periferik dolaşım bozukluğu olan yaşlılarda veya hastalarda sistemik oral antifungaller ile olumlu sonuçlar alınamaktadır.

 

Sistemik Mikozlar (Derin Mikozlar)

Sistemik mikozlar veya derin mikozlar, iç organ sistemlerini tutan ve insanlar arasında bulaşmayan infeksiyonlardır. İnfeksiyonun tipik olarak izlediği yol solunum yoludur. Sistemik infeksiyonlar arasında Blastomikozis, Histoplasmozis, Koksidioidomikozis ve Parakoksidioidomikozis insan sağlığı açısından en riskli olanlardır Bu tip mantarların esas rezervuarları toprak, çürümüş yapraklar, odunlar, gübreler, barınaklar, yarasa gübreleri, yiyecekler, dane yemler vs. dır.

Bu infeksiyonların primer infeksiyon yerleri akciğerlerdir. Reinfeksiyonlara karşı yüksek derecede spesifik rezistans kazanılır. Bazı vakalarda sekonder tutulum olur. Oluşan infeksiyonların seyrini organizma ve vücut direnci belirler. Sistemik fungal infeksiyon sıklığında olan artış antifungal ilaç sıklığını arttırmış ve yeni ilaçların üretimi çalışmalarına ivme kazandırmıştır. Flukonazol, klasik ve lipid formüllü amfoterisin B gibi ilaçlar yanında çeşitli yeni azoller (vorikonazol, posakonazol ve ravukonazol) ve ekinokandinler (kaspofungin, anidulafungin ve mikafungin) kullanıma girmiştir. Geliştirilen pek çok yeni ilaca rağmen mukormikoz gibi bazı fungal infeksiyonların tedavisi hala problem oluşturmaktadır.

Kriptokokoz

Cryptococcus neoformans tarafından meydana getirilen sistemik bir infeksiyondur. Bütün kriptokok türleri içinde C. neoformans en patojenik olandır. Kriptokokal menenjit HIV infeksiyonu olan insanlardaki, hayatı tehdit eden en şiddetli infeksiyondur. C.neoformans; kiriptokokkozun tek etkeni olup, mukopolisakkarit yapıda kapsüle sahip fırsatçı bir mayadır. Mukopolisakkarit yapıdaki kapsül antijenine göre C.neoformans; C.neoformans.var. neoformans ve C.neoformans.var.gattii olmak üzere iki varyasyona sahiptir.

Madura Ayağı
Madura ayağı veya maduromikoz (Myce-toma) en çok Hindistan’da görülen tropikal bir hastalıktır. Etken olarak çeşitli mantarlar (aktinomiçes, nokardia) gösterilebilir. Ayakta bir şişlik şeklinde başlar, gittikçe yayılır, abseleşır. Mantar yumuşak dokulardan başka kemigği de harap eder, deride delikler meydana gelir. İyi tedavi edilrnediği takdirde ayağın kesilmesi (omputasyon) gerekebilir. Tedavide sulfonlar (Avlosulfon), atımıkotikler (Griseofulvin) ve antibiyotikler (penisilin, tetrasiklin) kullanılmaktadır.

TOP