Exercising fitness woman doing sit ups outside during crossfit exercise training. Happy fit girl doing side crunches with elevated legs while smiling happy. Beautiful mixed race Asian female model.

Hayatını kendinden başka bir canlıya bağlı olarak sürdüren, bit, larva, kıl kurdu, solucan, tenya şerit gibi küçük canlılara parazit denir. Parazitler, bir canlıya bağımlı olarak yaşayabilen ve üzerinde yaşadığı canlıya zarar veren mikroorganizmalardır. Bu nedenle birçok hastalığa neden olmaktadırlar. Parazitler; iç ve dış parazitler olmak üzere ikiye ayrılır. Bağırsak kurtları iç parazitlere, bit, kene ve uyuz etkenleri dış parazitlere en güzel örnektir. Gelir düzeyi az, fakir olan toplumlarda paraziter hastalıklar daha da yaygındır.
Gelişmeleri
Parazitler de birer canlı varlık oldukları için gelişmeleri, büyümeleri için beslenmek zorundadırlar. Gıdalarını organizmadan temin ederler. Sayıları fazlalaştıkça aldıkları gıda miktarı artacağından organizmanın zayıflamasına, verilen gıdadan tam istifade edememesine, yem miktarı artırıldığı olaylarda ölümlere sebep olmaktadırlar.

Paraziter Deri Hastalıklarına Örnekler

* Uyuz
* Bitlenme
* Mantar hastalıkları
* Ayrıca pire, tahtakurusu, kene gibi böceklerin ısırmalarından meydana gelen deri bozuklukları da sayılabilir.

Skabies (Uyuz)

Tıp tarihinde önemli bir yeri olan ve 1687’de nedeni bilinen ilk insan hastalığı olarak tanımlanan ve günümüzde 300 milyon kişinin yakalandığı bilinen uyuzda inkubasyon döneminin ortalama 2-3 hafta olduğu bildirilmektedir. Uyuzun en bellirgin özelliği şiddetli gece kaşıntısı olup, kaşıntı kişinin yatağa girip ısınması ile artmakta ve kişiyi uykudan uyandırabilecek kadar şiddetli olurken gündüzleri daha hafif, tolere edilebilen bir kaşıntı görülmektedir. Kaşıntı başlangıçta sillionun olduğu bölgede iken etkenin aktivitesi ile ilgili olurak yanıcı karakterdedir ve sonrasında yaygın hale geçmektedir. Yaygın kaşıntı etkene karşı sonradan gelişen hassasiyete bağlı olup genellikle primer infestasyondan 4-6 hafta sonra başlamaktadır. Aslında uyuzda görülen kaşıntı ve döküntülerin çoğunun hipersensitivite reaksiyonuna bağlı olduğu etkenle ilk karşılaşmada semptomların yaklaşık 1 ay sonra, reinfestasyonda ise 24 saat sonra görüldüğü bu durumun sensitizasyon cevabını oluşturduğu düşünülmektedir.

Patogonomik lezyon olan sillion, deriden biraz kabarık, kahverengimsi, pembe beyaz renkli, tünel lezyon olup 0.2-0.5 mm eninde, 10-15 mm boyunda olabilmekte günde 0.5-2 mm uzamakta olup tünelin ucunda inci tanesine benzeyen, içinde dişi Sarcoptes’lerin bulunduğu veziküller bulunmaktadır.

Sillion en çok el bileklerinde (%85) ve parmak aralarında, aksilla, gleteal bölge ve penisde görülmektedir. Bebeklerde palmoplantar bölgede sık görülmekte, erişkin insanlarda sillion gövdede nadir bulunurken yaşlılarda ve infantlarda sıklıkla görülebilmektedir. Kaşıntının akar populasyonunun azalması bakımından yararlı olduğu da kabul edilmektedir. Tünel veya vezikül kazıntısı mikroskobik olarak incelendiğinde dişi Sarcoptes’ler, yumurtaları, dışkı parçaları gözlenebilmektedir.

Sillon

Uyuz böceği (Sarkoptes skabiei), insan derisinde epidermisin stratum kbrneum tabakasında açtığı tüneller içinde yaşar ve yumurtlar.Yalnız dişi uyuz böcekleri uyuz hastalığına neden olurlar. Dişi uyuz böceği, “Sillon” denilen tünellerde özellikle geceleri sıcakta hareket eder. Bu hareketler şiddetli bir kaşıntıya neden olurlar. Uyuz yalan temasla insandan insana kolayca bulaşır. Uyuzlu insan derisinde epidermisin stratum kbrneum tabakasında açtığı tüneller içinde yaşar ve yumurtlar.Yalnız dişi uyuz böcekleri uyuz hastalığına neden olurlar. Dişi uyuz böceği, “Sillon” denilen tünellerde özellikle geceleri sıcakta hareket eder. Bu hareketler şiddetli bir kaşıntıya neden olurlar. Uyuz yalan temasla insandan insana kolayca bulaşır. Uyuzlu kişilerle aynı yatağı paylaşmak, cinsel ilişki, uyuzlu kişinin elbiselerini giyinmek ve el sıkışma bulaşma için bir yoldur.

Vezikül Perle

Dişi Sarcoptes Scabies isimli parazit insan vücuduna girer ve deri içerisinde tüneller açmaya başlar, erkek olan diğer parazitse bu tünellerde yumurtaları döller. İlginç olan durum ise erkek parazit yumurtaları dölledikten sonra ölür ve deri içerisinde kalır. Parazitin dışıkısı ve parazit yüzünden deride siyah kıvrımlar şeklinde çizgiler oluşabilir. Bu S yada I şeklinde çizgiler tedaviye düzelmektedir. Aynı zamanda dişi parazitin deriye girerken bir tünel açtığından bahsetmiştik, bu tünelin giriş yerinde deriden kabarık içinde sıvı varmış gibi bir kabarıklık oluşturur. Bu kabarıklığa tıpta Vezikül Perle denir. Uyuz hastalığına yakalanmış kişilerin gövde,el ve kollarında çok sayıda bu kabarıklıklar mevcuttur ( Vezikül Perle ). Bu kabarıklıklar aşırı derecede kaşıntılıdır bunun nedeni parazitin tükrüğünün ve yumurtalarının dermişi tahriş edici özellğinin bulunmasıdır. Hasta bu kabarıkları kaşıyıp patlatmasıyla aslında bu bölgede bulunan yumurtaları ( yeni larvaları ) kendi eliyle başka yerlere dağıtır. Kabarıklığın patlatılması aslında hastalığın yayılması için bir faktördür, parazite verilen bu özellik sayesine parazit insan vücudunda farklı yerlere dağılım gösterir. Kişi elinde bulunan bu sıvıyı sürdüğü yerlere de itinayla paraziti taşımış olur.

Norveç Gali

Etken sarcoptes scabiei. Çok kaşıntılı hastalık. İmmünsupreselerde anormal derece skar oluşur bu duruma Norveç gali denir. Konak insana zorunlu, doku sıvısı emer. Yumurta-larva-nimf-erişkin evrelerini izler. Erkek dişiyi dölledikten sonra ölür. Sarcoptesler tünelde yaşarlar, sonbahar- kış aylarında görülme sıklığı artar. Cinsel ilişki, aynı yatağı paylaşma, fiziksel temaslarda bulaşır. 2-3 haftada inkübe olur, geceleri uykudan uyandıran kaşıntı vardır. En iyi tanı yöntemi epidermal tıraş biyopsisidir.

 

 

Pedikülozis (Bitlenme)

Üç tip bit insanı infeste edebilir.

1. Pediculus humanus capitis (Baş biti)

2. Pediculus humanus humanus (Gövde biti)

3. Pthirus pubis (Kasık biti)

Pedikülozis olarak bilinen bit infestasyonu dünyada hala bir problem olarak devam ediyor. Bitler insandan kan emerek beslenirler. Yumurtalarını kıl şaftına veya elbiselerin dikiş yerlerine bırakırlar. Çiğneyen bitler çiftlik hayvanlarını etkileyerek büyük ekonomik kayba neden olurlar, insanları nadiren etkilerler. İnsanlarda bit infestasyonu hemen daima emen bitler tarafından oluşturulur. Bitler artropod böceklerden olup, Pediculidae veya Pthiridae familyasındadırlar.

Erişkin bitlerin yaşam süresi 20-30 gün kadardır. Bu sürede gövde biti yaklaşık 200, baş biti 100, kasık biti ise 50 yumurta bırakır. Konak dışında 3-4 gün yaşarlar Bitlenmede kaşıntı ve buna bağlı ekskoriasyonlar vardır. Sekonder bakteriyel infeksiyon geliştiğinde bölgesel LAP oluşur. Pedikülid adı verilen hipersensitivite döküntüsü viral ekzantemi taklit edebilir.

Baş bitlenmesi her kesimde görülebilir, oysa vücut bitlenmesi özellikle evsizlerde görülür. Gövde bitleri tifüs, siper huması (trench fever) ve relapsing fever gibi hastalıkların majör vektörüdürler. Mültecilerde bu hastalıklar binlerce ölüme neden olabilir. Bitler tarafından bulaştırılan trench fever kentlerdeki evsizlerde endokarditise neden olur. Kasık bitlenmesi sıklıkla seksüel temas ile bulaşır. Bu nedenle kasık bitlenmesi olan kişilerde seksüel yolla bulaşan diğer hastalıklar da araştırılmalıdır.

Baş bitlenmesi genellikle çocukları, primer olarak kızları etkiler. Bulaşma genellikle kafa teması yolu ile olur. Baş için kullanılan eşyalar yoluyla da bulaşma olabilir. Baş biti 2 mm uzunluğunda olup, dakikada 23 cm mesafe alabilir. Kuru iklimlerde yumurtalarını saçlı derinin 1-2 mm yakınında saçlara bırakırlar. Halk arasında sirke adı verilen yumurtaları (nits) oval olup, kıla sıkıca yapışıktır. Larvalar 1 haftada yumurtadan çıkar ve yaklaşık 1 haftada olgunlaşırlar. Baş bitleri 4-6 saatte bir kan emerler.

Baş bitlenmesinde ense ve kulak arkası en sık tutulan bölgelerdir. Saçlı derinin oksipital (ense) ve retroauriküler (kulak arkası) bölgelerinde bitler ve özellikle yumurtaları kolayca görülebilir. Bitleri saptamak tarama ile en kolay olabilir. Hastalar asemptomatik olabilirse de, kaşıntı sıktır. Isırma reaksiyonları, ekskoriasyonlar, servikal LAP ve konjunktivit en sık görülen bulgulardır. Kaşıntıya sekonder olarak ekzematizasyon ve enfeksiyon gelişebilir. En sık ekzema ve piyoderma ile karıştırılır. Bir hipersensitivite döküntüsü olan pedikülid viral ekzantemi taklit edebilir.

Saçlı deride bitlerin ve/veya yumurtalarının görülmesi ile kesin tanı konur. Özel bit taraklarının kullanılması canlı bit bulma olasılığını artırır. Yumurtalar aktif infestasyon için tek başlarına diagnostik değildirler. Saçlardaki yumurtaların kepek ve piedra’dan ayırıcı tanısı yapılmalıdır. Kılın mikroskobik muayenesinde kıl şaftına bir kenardan sıkıca yapışık olan yumurtalar kolayca tanınırlar. Yumurtalar oval, sarı-gri renkte, yaklaşık 1 mm boyutundadırlar.

Psocids bite benzeyen böcekler olup, nadiren insan saçlı derisinde infestasyona neden olurlar. Ağaç kabuğu ve kitap bitleri bu grupta yer alır. Bunlar 2-3 mm uzunluğunda olup; uzun antenleri, çiğneme yapan ağızları, daha büyük başları ve daha büyük arka bacakları vardır.

Kasık bitlenmesi (Pedikülozis pubis)

Kasık bitlenmesi (Pedikülozis pubis) genellikle seksüel temas ile bulaşır. Bu hastalarda HIV, sifiliz, gonore, klamidial infeksiyonlar, herpes, genital siğiller ve trikomoniasis gibi seksüel geçişli hastalıklar daha sıktır. Kasık biti yaklaşık 1 mm çapındadır. Pubik kıl diplerine sıkıca yapışık olup, günde 10 cm hareket edebilir. Yaklaşık 2 haftalık yaşam siklusu süresince dişi ortalama 25-50 yumurta yumurtlar.

Kasık bitleri kasık bölgesi dışında göğüs, karın, bacaklar ve kalçalar gibi kısa kıllı alanlara da yerleşebilir. Kaş, kirpik yerleşimi, nadiren saçlı deri yerleşimi olabilir. Bitler kıl diplerine sıkıca tutunurlar. Bu nedenle kıl diplerinde siyah grimsi veya grimsi sarı nokta gibi görünürler. Yumurtaları kıllara sıkıca yapışıktır. Kaşıntı genellikle azdır. Karakteristik bulgulardan biri maculae ceruleae’dır. Bunlar bit ısırığına sekonder olarak gelişen mavi-gri makuller olup, karın alt kısmı ve uyluklarda görülürler. Bu lekeler ısırma nedeniyle derin dermal hemosiderin birikimi ile ilişkilidir.

Kasık bitlenmesinde bitler çıplak gözle görülebilir. Bit ve yumurtalarının görülmesi ile tanı konur. Pubik kıllardaki yumurtaların trikomikozis (piedra) pubisten ayırımı yapılmalıdır.

Leishmaniasis

Leishmaniasis; Leishmania genusunda yer alan ve insanlar için patojenik olan leishmania protozoon parazitlerinin neden olduğu, sandfly insekt vektörün (phlebotomus, tatarcık) ısırması ile bulaştırılan protozoon bir hastalıktır. Parazite ve konağa ait faktörlere bağlı olarak leishmaniasis subklinik, lokalize (kütanöz leishmaniasis) veya dissemine enfeksiyon (kutanöz, mukozal veya visseral) şeklinde klinik spektrum gösterir.

Hastalığın prevalansı gün geçtikçe artmaktadır. Her yıl 2 milyon yeni vaka (1.5 milyon KL, 0.5 milyon VL, çok az MKL) olduğu tahmin edilmektedir. Her yıl yaklaşık 70.000 kişi Kala azar (VL, Dum-dum fever)’dan ölmektedir. Dünyada 88 ülkede ve yaklaşık 350 milyon kişinin yaşadığı alanlarda Leishmaniasis önemli bir sorundur. Orta ve Güney Amerika’nın yağmur ormanlarından Batı Asya’nın çöllerine kadar değişik coğrafyalarda görülmektedir. Avustralya ve Güney Pasifik’te görülmemektedir. Sandfly popülasyonu için uygun ortamın olduğu tropikal ve subtropikal bölgelerde insidans en yüksektir. Eskiden kırsal alanlarda sık görülen hastalık şehirlerde de gittikçe artmaktadır.

Leishmaniasisin bulunduğu yerlerde yaşayan veya buralara seyahat eden tüm yaş grupları risk altındadır. Maceraperestler, gönüllü barış çevrecileri, misyonerler, kuş gözlemcileri ve özellikle askerler hastalık için artmış riske sahiptirler. Hastalık Avrupa’da ve Amerika Birleşik Devletlerinde, özellikle seyahatten dönenlerde ve göçmenlerde görülmektedir. Kutanöz leishmaniasis olgularının %90’ından fazlası Afganistan, Pakistan, İran, Türkiye, Suriye, Suudi Arabistan, Cezayir, Brezilya ve Peru’da, visseral leishmaniasis olgularının %90’dan fazlası ise Hindistan, Bangladeş, Nepal, Sudan ve Brezilya’dadır. Bu ülkelere bakıldığında leishmaniasisin ihmal edilmiş bir hastalık olarak yoksullukla iç içe olduğu görülür.

Kutanöz leishmaniasis Antartika kıtası dışında tüm dünyada görülebilen bir hastalık olup, özellikle Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde, Ortadoğu ülkelerinde, Orta ve Güney Asya’da, Güneybatı Afrika’da ve Latin Amerika’da insidansı oldukça yüksektir. Leishmaniasis özellikle kutanöz formları ile uzun yıllardır ülkemizin belirli bölgelerinde endemik, hiperendemik ve hatta bazen epidemik olarak hüküm sürmektedir. Yalnızca kırsal bölgeleri değil, son yıllarda büyük metropolleri de tehdit eder hale gelen hastalık binlerce kişiyi etkileyerek ve milyonlarca kişiyi risk altına sokarak devam etmektedir.

Türkiye’de 1950’li yıllardan önce özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde oldukça sık görülen hastalık, bu tarihten sonra malarya eradikasyonu için sivrisineklere karşı uygulanan DDT’nin etkisi ile hastalığın insidansı giderek azalmaya başladı. Fakat 1980’li yıllardan itibaren insidans özellikle Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Osmaniye illeri ve çevresinde tekrar artarak bu bölgelerde hastalık endemik hale gelmiştir. Türkiye’de son 15 yıl boyunca bildirilen olguların çoğu Şanlıurfa, Osmaniye, Adana, Hatay, İçel, Kahramanmaraş ve Diyarbakır’dandır.

Ulaşım olanaklarının artması ve endemik bölgelerden non-endemik bölgelere kalıcı veya mevsimsel göçler nedeniyle hastalık yayılmakta, yalnızca kırsal alanları değil giderek büyük kent merkezlerini ve non-endemik bölgeleri tehdit eder hale gelmiştir.

Büyük hidroelektrik barajlar ve sulama projelerine bağlı olarak ekolojik dengede vektör ve rezervuarları etkileyecek değişiklikler olması son yıllarda bazı bölgelerde yeniden gözlenen artışta önemli faktörlerden biri olabilir.

L. tropica ve L. major başlıca Akdeniz havzası, Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya’da, sıklıkla visseral hastalık yapan L. infantum Akdenize kıyısı olan ülkelerde, L. aethiopica ise Güneybatı Afrika’da hastalığa yol açar.

Hastalık ülkemizde tatarcık, üvez, yakarca ve mucuk olarak bilinen phlebotomusların infekte dişileri tarafından bulaştırılır. Ülkemizde Phlebotomus sergenti ve papatasi türleri vektör olarak rol

oynamaktadır. L.tropica infeksiyonlarında köpekler ve hasta insanlar, L. major infeksiyonlarında ise bazı kemirgenler (gerbiller ve rodentler) rezervuardır. Rezervuar hayvanlardan ve hasta insanlardan kan emerken leishmania amastigotlarını alarak infekte olan tatarcık, barsağında promastigota dönüşen paraziti sağlam kişilere yine kan emerken inoküle eder.

Dermiste makrofajlar tarafından fagosite edilen parazit kamçısını kaybederek amastigot haline dönüşür. İkiye bölünerek çoğalan ve makrofajları patlatıp hücre dışına çıkan amastigotlar diğer makrofajları da infekte ederler. Konağa ve parazite ait çeşitli faktörlere bağlı olarak parazit ya elemine edilir ya da infeksiyon oluşur. Parazit inokülasyonlarının çok az bir kısmında hastalık oluşur. Parazitin türüne, inokülasyonun büyüklüğüne ve konağın immünitesine göre değişkenlik gösteren bir zaman periyodu sonrasında klinik lezyon gelişmeye başlar. Bu lezyon parazitle yüklü makrofajlar, lenfositler ve plazma hücreleri içerir.

Kronik olgularda klasik epiteloid histiyositlerden ve bazen de Langhans tipi dev hücrelerin eşlik ettiği tüberküloid granülomlardan meydana gelen bir histolojik tablo gözlenir. Bu olgularda paraziti bulmak oldukça zordur. Bu olguların başta lupus vulgaris olmak üzere sarkoidoz, derin mikoz, blastomikoz gibi diğer granülomatöz hastalıklardan ayırımı histolojik olarak güçtür. Hastalığın tedavili veya tedavisiz iyileşmesinde gelişen spesifik hücresel immün yanıtın büyük rolü vardır. Yeterli düzeyde spesifik hücresel immün yanıt gelişmeyen olgularda tedavi ile iyileşmeden aylar veya yıllar sonra rezidivler görülebilir.

TOP