Psoriasis

Psoriasis eritemli skuamlı hastalıklar grubunun en iyi tanınanıdır. Etyolojisi hakkında çok değişik varsayımlar olmakla birlikte kesin bir neden bulunamamıştır. Hastaların %60-70’inde genetik faktörün rolünden söz edilmektedir, fakat geri kalan grup tamamen sporadiktir. Geçişin ise ne şekilde olduğu net ve açık değildir. Son zamanlarda başlangıç yaşı erken olan (15-20) ve geç olan(50-55) iki ayrı grup olduğu ve klinik bulguları aynı olmakla birlikte genetik farklılıkları olduğunu kabul eden görüşler vardır. Tek bir gen saptanamamış olup geçişin multifaktöryel olduğu kabul edilmektedir. Çevre faktörleri arasında en çok üzerinde durulan emosyonel etkilenmelerdir. Stres, anksiyete, depresyon, ani üzüntüler tetikleyici olabilmektedir. Bu tür psikolojik faktörlerin etkisinin %60-70 civarında olduğu düşünülmektedir. Hastalığın başlangıcında etkili olabildikleri gibi alevlenmelerinde de etkili olabilmektedirler. Kaşıntılı bir hastalık olmayan psoriasiste zaman zaman şiddetli kaşıntılar olabilmektedir ve bunlar da hastalığın şiddetiyle değil, psikolojik bozukluğun şiddetiyle paralel olarak görülmektedir. Özellikle kendine güvensiz ve içe kapanık, sosyal ilişkileri zayıf insanlar olduğu ve en çok da anne çocuk ilişkilerinde bozukluk bulunduğu vurgulanmaktadır. ikinci derecede etkili olan önemli faktörlerden birisi ise travmalardır. Mekanik, fizik veya kimyasal travmalar hastalığa ait lezyonların ortaya çıkışı ile karakterize olan olay Koebner fenomeni adıyla anılmaktadır ve liken planus, vitiligo gibi başka hastalıklarda da görülebilmektedir. Özellikle kaşıntı küçük lezyonların başlangıcı için tetikleyici olabilmektedir. Bazı durumlarda bakterilerin de arttırıcı etkileri olduğu düşünülmektedir. En çok üzerinde durulan Streptokoksik üst solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Alevlenme enfeksiyondan bir-iki hafta sonra da görülebilir. Özellikle çocuklarda görülen ve guttata tip dediğimiz küçük lezyonlu tiplerde etkileri fazladır ve enfeksiyon odaklarının ortadan kaldırılmasıyla gerileme görülebilir. Çok seyrek rastlanan generalize püstüllü tiplerde de bazen enfeksiyon odaklarının rolü olabilmektedir. Otoimmün mekanizma çok aranmış fakat net ipuçları ve bağlantı bulunamamıştır, fakat tam reddedilebilmiş de değildir. Doğrudan neden olmasa da bazı ilaçların ciddi tetikleyici etkileri saptanmıştır. Bunların arasında lityum ön sırayı alır, ayrıca beta adrenerjik blokerler, ace inhibitörleri, NSAID, salisilatlar tetikleyici olabilmektedir.

Toplumda sıklığı %1-3 arasında görülmektedir. En sık beyaz ırkta görülen hastalık, kadın ve erkeği de eşit tutar. Çocuklukta çok seyrek olup, en sık 10-35 yaşlarda görülür. Lokalizasyon, daha çok tetikleyici travmalara göre belirlenir, diz, dirsek, saçlı deri yerleşimi en sık görülür. En sık görülen tipi Psoriasis vulgaris adını alır ve derinin açık alanları, ekstansiyon yüzleri yerleşim yeridir. Bu lezyonlar, klasik eritemli papül üzerinde kuru-beyaz skuam şeklindedir. Başlangıçta küçük, damla gibi olan lezyonlar, eskidikçe genişleyip kalınlaşabilir. Saçlı deride yerleşen tipler de bunlara benzer, fakat saçların arasında tanınması zordur, kısa vadede saçlara zarar vermez fakat çok uzun süre kalırsa zayışama ve seyrelmeye yol açabilir. Avuç içi ve ayak tabanında keratoz hakimiyeti artar, eritemin görülmesi zorlaşır. Büklüm yerlerinde ise sürtünme ve nemden dolayı skuamlar tutunamaz ve skuamsız eritemli plaklar görülür. Tırnak tutulumu olduğu zaman tırnaklarda kalınlaşma ve renk değişikliği görülür. Küçük çukurcuklar (pitting), turuncumsu lekeler (yağ lekesi), tırnak altı keratozları çok tipiktir.

Ayırıcı tanısında bölgelere göre özellikler görülür. Açık alanlardaki psoriasis vulgaris tipleri en çok liken simpleks kronikus, pitriyazis rozea, yüzeyel mantar hastalıkları, ikinci devir sifiliz belirtileri, pitriyazis rubra pilaris ile karışabilir. Büklüm yerlerinde ise yüzeyel mantar hastalıkları, eritrazma, intertrigo ile saçlı deri yerleşimi özellikle seboreik dermatitle, kronik ekzema türleriyle, palmoplanter yerleşim de yine mantar hastalıkları, liken simpleks kronikus, ikinci devir sifiliz belirtileri ile çok karışır. Tırnak tutulumu ise öncelikle mantar hastalıkları ve travmatik bozukluklarla karışabilir.

Tedavinin başarısı hastayla hekimin uyumuna bağlıdır ve önemli ve etkin rol hekimdedir. Hastalar derilerindeki pul pul garip belirtiler nedeniyle kendilerini, kirli, suçlu ve toplumdan dışlanmış hissederler. insan ilişkileri cılız ve özgüvenleri çok zayıftır. Hekimin hastaya yaklaşımı çok önemli olup, güler yüzle hastanın güvenini ve rahatlamasını sağlayacak şekilde yaklaşmalıdır. Muayene sırasında çıplak elle ve yumuşak, şefkatli, dozunda bir temas hasta için çok önemlidir; hastadan iğrenilmediğini, hastanın dışlanılmadığını, kendisine güvenildiğini gösterir. Bu yaklaşım hastanın kendine ve hekime güvenini arttırır, tedaviye uyumunu kolaylaştırır. Hastalarda mucizevi beklentiler yaratılmamalı, fakat iyileşme için umut kapıları da kesinlikle kapatılmamalıdır. Hemen hemen tüm hastalarda bir psikiyatrik destek yararlı olur.

Psoriasis Vulgaris

Psoriasis vulgaris hastalığın ensık rastlanan klinik formudur. Lezyonlar genelde diz, dirsek, sakral bölge ve saçlı deride kulak arkası bölgesinde yerleşir. Psoriasis cilt lezyonlarının morfolojisi oldukça değişkendir.

Mum lekesi belirtisi: Lezyon künt bir cisim ile kazınırsa kepekler beyaz lameller halinde dökülürler.Bu dökülme düz bir yüzey üzerine damlayıp kurumuş bir mum kazınması sırasındaki beyazlaşma ve tabaka tabaka kalkmasına benzetilerek buna mum lekesi belirtisi adı verilir.

Koebner fenomeni: Aktif psoriasisli bir hastada deneysel olarak uygulanan travma ile travma alanında 8-10 gün sonra tipik psoriasis lezyonları ortaya çıkar ki buna Koebner fenomeni adı verilir. Bunun tam tersi bir olay da ters koebner denilen olaydır ki travmadan sonra birden tüm lezyonlarda hızlı bir iyileşme görülür.

Psoriasis İnversa

Kasiklari, vulvayi, koltuk altlarini, gluteal klefti ve diger vücut katlanmalarini etkileyen psoriyazis çesidi. Derecelendirme büyük ölçüde azalmistir veya mevcut degildir. En sik etkilenen bölgeler bebek bezinin baglandigi bölgeler ve koltuk altlaridir.

Damlacık Tarzı Sedef (Guttat Psoriasis): Özellikle, bademcik veya boğaz enfeksiyonları sonrasında ortaya çıkabilen bir türdür. Vücutta yaygın küçük damlacık şeklinde plakalar oluşur. Guttat psoriasis bazen antibiyotik tedavisi sonrasında gerileyebilir.

Püstüler Psoriasis: Bu tür sedefte sarı iltihaplı, sivilce benzeri kabartılar görülmektedir. Çoğu kez sadece el ayası ve ayak tabanında olur ve bu alanlarda sınırlı kalır. Çok daha nadir olarak vücutta yaygın kızarıklık ve sivilce benzeri minik sarı uçlu belirtiler yapabilir. Generalize püstüler psoriasis denen bu yaygın tür ağır bir durumdur. Bu nedenle hastaneye yatırılarak tedavi gerektirir.

Eritrodermik Psoriasis: Nadir görülen bir şeklidir. Tüm vücut yüzeyinde kızarıklık ve soyulma mevcuttur. Hastalığın bir diğer ağır türüdür ve hastaneye yatırılarak, sistemik(ağızdan alınan ilaçlar, deri altına enjeksiyon veya serum şeklinde verilen) ilaçlarla tedavi edilmesi gereken bir türüdür.

Tırnak tutulumu

Tırnak tutulumu %10-50 arasında değişir. Tırnak tutulumu artropatik psoriasisli hastalarda sıktır. Tırnak yatağı bulguları; onikoliz, splinter hemoraji, yağ damlası diskolorasyonu, tırnak yatağı hiperkeratozu, pitting, lökonişi, lunulada kırmızı noktalar, tırnak plağı kalınlaşması, tırnak plağı ufalanması görülebilir. NAPSI; tırnak psoriasisi şiddet indeksi.Tırnak 4 bölgeye ayrılır ve matriks ve yatak bulgularının varlığı yokluğuna göre 0-4 arasında puanlama yapılır. El ve ayak matriks yatak NAPSI değerleri ayrı ayrı değerlendirildikten sonta total değer NAPSI olarak değerlendirilir (her bir el veya ayak için 0-40).

Andrew'in Püstüler Bakteridi

Hastalıkta avuç içi ve ayak tabanlarinda içi cerahatli sivilce benzeri oluşumlar görülür. Bazen bu oluşumlar şeffaf bir sıvı ile de dolu olabilir. Bu oluşumlar bazen birleşerek bal peteği görünümünü alabilirler. Genellikle bu sivilce benzeri oluşumların içinde herhangi bir organizma üremez, yani sterildir.

Hastalık diş, bademcikler ve sinüslerde ki bir enfeksiyonun sonrasında gelişebilir. Hastalık genellikle bu enfeksiyonun gerilemesi ile iyileşebilir.

Hastalık alevlenme ve iyileşme dönemleri ile yıllarca sürer. Hastalığın tedavisinde tetrasiklin adlı antibiyotikler ve lokal olarak sürülen kortizonlu kremler kullanılabilir. Tedaviye dirençli hastalarda PUVA tedavisi veya azitretin tedavisi uygulanabilir.

İnfantil Akropüstüloz
Özellikle 2 ila 10 aylık bebeklerin avuç içlerine ve ayak tabanlarında ortaya çıkan yoğun derecede pruritik papüloveziküler veya vezikülopüstüler lezyonlarin nüksetmesi ile karakterize bozukluk. Baskın olarak siyah bebeklerde görülmektedir. Daha az da olsa, el bileklerinin, ön kolların, yüzün ve gövdenin yanısıra ayakların ve ellerin üstü de etkilenebilir. Oluşumlar 2-4 haftalık aralıklarla ortaya çıkma eğilimi gösterirler ve 1 ila 2 hafta sürmektedirler. Bu bozukluk hastanın 2 ila 3 yaşına gelmesi ile kendiliginden ortadan kalkmaktadır.

Gebeliğin JPP’i (İmpetigo herpetiformis)

Gebeliğin son üç ayı ve lohusalıkta ortaya çıkmaktadır. Genitoinguinal ve diğer fleksural bölgelerde eritemli plaklar ve kenarlarında püstüler şeklinde başlar ve püstüller steril olup çevreye genişlerken, merkezdekiler açılarak krutlanır ve impetijine bir görünüm alırlar. Çevreye yayılanlar eksfolyatif dermatit gelişimine neden olur. Lezyonlarda kaşıntı olmasından ziyade yanma vardır ve kötü kokuludur. Ayrıca tabloya genel durum bozukluğu, halsizlik, ateş, titreme, sedimantasyon artışı, lökositoz, bulantı ve kusma gibi sistemik belirtiler eşlik edebilir. Nadiren ölümle karşılaşılmıştır.

 

Seboreik Dermatit

Genellikle derinin seboreik alanlarında yerleşen, fakat kesin nedeni belli olmayan enflamatuar ve kaşıntılı bir hastalıktır. Toplumdaki sıklığı %1-3 gibidir.

Genellikle ergenlikten sonra ortaya çıkar ve uzun yıllar artma ve azalma dönemleriyle sürer. Saçlı deri ve kıllı alanları çok seven hastalık, yüzde, göğüs ortası ve sırtta çok sık yerleşir. Görüntüsü bölgeye göre değişebilmekle birlikte tipik görüntü kırmızı turuncu erirtemli zeminde yağlımsı, irice skuamlar şeklindedir.

Hastalığın etyolojisinde predispoze zemin üzerinde en önemli etken Malassezia furfur’dur. Başlangıcı sebse bez aktivitesinin olduğu pubertede olmakla birlikte seboreyle net ilişkisi bilinmemektedir. Alkol alımı, yoğun emosyonel stres, atopi ve immün sistemin baskılandığı bir çok durumda artar ve yayılır.

Saçlı deride basit kepeklenme seboreik dermatitin en erken ve en basit belirtisidir. Bu durumun sonrasında perifoliküler eritem ve kızarıklık, kerpeklenme artışı ve bu alanların birleşerek yayılması izler. Bazan üst üste kalın tabakalar yapabilir. Eskidikçe daha iri, yağlı skuamlarla tüm saçlı deriye de yayılabilir. Kronik olgularda enşamasyona bağlı saç dökülmesi görülebilir, fakat bu reversibl kabul edilen bir olaydır. Androjenik alopesiyi ne oranda etkilediği belli değildir.

Yüz yerleşiminde eritemli zeminde, daha ince skuamlar vardır. Kaş içleri, burun, yanaklar en sık tutulan alanlardır. Sakal ve bıyık altında da sık olup, kıllar kesilince geriler. Blefarit sık görülür, göz kapak kenarları kırmızı kepeklidir. Kulak arkaları ve içlerinde eritem ve tipik skuamlar vardır, bazan sulkusta fissürler olabilir.

Gövdede özellikle erkeklerde göğüs ortasında, daha az olarak da sırt ortasında net sınırlı eritemli, yağlı skuamlı, net sınırlı plakşar halindedir, bazen yüzeyel mantar hastalıkları gibi sirsinasyon yapabilir. Seyrek olarak koltukaltı ve kasık yerleşimi olur, skuamsız oldukları için yanıltıcıdır. Çok ender durumlarda generalize formlar veya eritrodermi görünümü ortaya çıkabilir.

Ayırıcı tanıda psoriasis, ekzema türleri, yüzeyel mantar hastalıkları, Pitriyazis rozea gibi hastalıklarla karışması olasıdır. Tedavide Malassezia furfur’a etkili olan tüm antimikotikler etkili olabilir, fakat "ketokonazol" spesifik ilaçtır. Yerel kullanımda çok iyi olduğu gibi sistemik de yararlanılabilir, fakat yan etkileri çok fazladır. Diğer imidazoller, sikloproksolamin, terbinafin, selenum sülfit, çinko pirition, diğer etkili ilaçlardır. İrritasyon yapabileceği için alkolik solüsyonlardan kaçınılmalıdır. Sistemik itrokonazol de iyi etkilidir. Ayrıca yerel kükürt ve katran da etkiliolup, son zamanlarda benzoyl peroksit ve lityum suksinatın da etkili olduğu bildirilmiştir. Yalnızca çok akut ve şiddetli tiplerde kısa düreli yerel steroidler kullanılabilir.

Liken Planus

Liken planus; başlıca deri yüzeyi ve mukozaları (ağız ve genital mukoza gibi), daha nadiren tırnaklar ve kılları etkileyen, yıllarca sürebilen, kaşıntılı bir deri hastalığıdır. Liken planus, bir kanser formu değildir. Enfeksiyon hastalığı olmayıp bulaşıcı özellik taşımaz.

Hastalık nasıl tedavi edilir?

Liken planus hastalığını tamamen ortadan kaldıran, kesin bir tedavi bulunmamaktadır. Bununla birlikte oldukça kaşıntılı olan liken planus tedavisinde temel hedef kaşıntının rahatlatılması, hastalık sona erene kadar hastanın klinik görünümünün düzeltilmesidir. Hastalığın tutulum şekli hastadan hastaya farklılık gösterdiğinden tek tip bir tedavi protokolü yoktur. Liken planus tedavisi mutlaka bir dermatoloji uzmanı tarafından planlanmalıdır.

Liken planus tedavisinde sık kullanılan ilaçların başında; yerel kortikosteroidli (kortizonlu) ilaçlar ile kaşıntı giderici tabletler yer alır. Şiddetli hastalıkta ise kortikosteroidli tablet gibi bağışıklık sistemi düzenleyicisi ilaçlar, A vitamini türevleri ve mor ve ötesi (ultraviyole) ışık tedavileri kullanılır. Uzun süreli bir hastalık olan liken planusta deri bakımı, travmadan kaçınma ve takip önemlidir. Dermatoloji uzmanınızın önerilerinin dışına çıkmayınız, ilaçlarınızı düzenli kullanınız, doktor kontrollerini aksatmayınız.

Anüler liken planus: Liken planuste papüller nadiren tamamen halka şeklinde olurlar. Merkezi atrofik anüler lezyonlar yanak mukozasında bulunabilir.

Hipertrofik liken planus: Bu lezyonlar son derece kaşıntılıdırlar.Özellikle ayak bilekleri etrafında, alt ekstremitelerde ekstansiyon yüzeylerinde bulunur. Hipertrofik lezyonlar genellikle kronik; lezyonlar iyileştikten sonra sonunda rezidüel pigmentasyon ve yara izi kalabilir.

Atrofik liken planus: Atrofik liken planus halka şeklindeki hipertrofik lezyonlar ile karakterizedir.

Aktinik liken planus: Subtropik veya aktinik liken planus gibi Afrika, Orta Doğu ve Hindistan gibi bölgelerde ortaya çıkar. Bu hafif kaşıntılı döküntüler genellikle tırnak, kafa derisi, mukoz membranlarda görülür. Lezyonlar bir hiperpigmente merkezini çevreleyen bir hipopigmente bölgedeki yamalar ile karakterize edilir.

Liken planus pigmentosus: Bu liken planus nadir görülen bir varyantı olduğunu ancak Latinler veya Asyalılar gibi cildi koyu pigmentli ırklarda, daha sık görülebilir. Genellikle yüz ve boyun bölgesinde görünür.

Liken planus pemfigoides: Bu liken planusun nadir görülen bir formudur. Kabarcıklardan daha sonra liken planus lezyonları gelişir. Klinik, histopatolojik ve immunopatolojik yönden liken planus ve büllöz pemfigoidin özelliklerine sahiptir, ancak pemfigoidden daha iyi prognoz taşır.

 

Lichen Nitidus Pinkus

Bir iğne başından daha büyük olmayan parlak, üstü düz ve çoğunlukla cilt renginde mikropapüller ile karakterize, kronik enflamatuar bir hastalık. Lezyonlar erken evrelerde lokalize olmakta ve esas olarak alt abdomende, peniste ve uylukların iç yüzeyinde bulunmaktadır. Dağılım hastalığın ilerlemesi ile birlikte jeneralize hale gelebilir.

Liken Striatus

Lineer likenoid dermatoz veya Blaschko lineer dermatoz isimleri ile de bilinen liken striatus, etiyolojisi bilinmeyen, nadir görülen, genellikle kendini sınırlayan, sıklıkla çocuklarda gözlenen inflamatuar bir deri hastalığıdır. İnsidansı kadınlarda erkeklerden biraz daha fazladır. Genellikle ekstremitelerde lineer viyolase papüller şeklinde ortaya çıkar. Histopatolojisinde follikül ve glandları da içeren likenoid reaksiyon gözlenir. Tanı esas olarak klinik olarak konulmakla birlikte, özellikle erişkin hastalarda blaschkitis ve lineer liken planus gibi diğer lineer dermatozlar ile ayrımı güç olabilmektedir.Bu çalışmada, ayak bileğinden bacak posteromedialine uzanan lineer eritemli papüllerle başvuran 28 yaşındaki kadın hastada, erişkin yaşta ortaya çıkan bir liken striatus olgusu sunulmuştur. Liken striatus olgularında saptanabilecek bulgular ile tanı ve ayırıcı tanıda karşılaşılabilecek güçlükler tartışılmaktadır.

Ptyriasis Rosea

Ptyriasis rosea ortak bir cilt durumdur ve belirtiler genellikle üç farklı aşamada ilerleme. Birinci ve ikinci etap kaçırmış veya çok sayıda hastalarda gerçekleşmeyebilir.

Durum genellikle büyük çocuk ve yetişkin yaş 10-40 ve 25-30 yaş gruplarındaki zirveleri arasında etkiler. Orada biraz daha yüksek bir oranı kadınlar arasında ama bunun nedeni belirsiz.

Seksen üzerinden yaşlı ve genç 1 yıl yaş altındaki bebeklerde az etkilenir. Bu durumun kesin nedeni bilinmemektedir, ancak bu bir viral enfeksiyon tarafından neden olabilir şüpheli.

Belirtiler, koşul aşamasına göre açıklanan.

Ptyriasis rosea prodromal (ilk) belirtileri

Bunlar yarısından az etkilenen bireyler ortaya çıkar. Bu belirtiler, bir hafta ya da öylesine bu bireylerde sürebilir. Bu içerir:

  • Yüksek sıcaklık ya da ateş 38ºC ya da 100.4ºF ya da yukarıda
  • bir mide
  • baş ağrısı
  • iştah kaybı
  • eklemlerde ağrı
  • hasta olmanın genel bir duygu kırgınlık denir

İkinci aşamada belirtileri ptyriasis rosea

İkinci aşamada, döküntü Sahne Alanı'nın başlangıcıdır. Orada başlangıç boyutunu 2 ile 10 cm aralıklar soyulan derinin kırmızı, oval bir düzeltme (0,8-4 inç) "herald yama" denir. Bu genellikle gövdede karın veya göğüs üzerinde görünür.

Herald yama daha az cinsel organlar, kafa derisi veya yüz gibi diğer sitelerdeki oluşabilir. Herald yama, gün içinde giderek büyür.

Genelleştirilmiş deride döküntü

Bundan sonra genel cilt döküntü belirir. Bu genellikle herald düzeltme ilk kez iki hafta birkaç gün sürer.

Bu döküntüleri arasında 0,5 - 1,5 cm boyutunda olan küçük, kabarık ve kırmızı düzeltme ekleri vardır. Bunlar, göğüs, karın, kollar, bacaklar (uyluk), boyun vb. yerine görüntülenir. Yüzü genellikle etkilenmez.

Düzeltme ekleri, yaygın bir düzende' Noel ağacı' üst sirt ve göğüs üzerinde dağıtım şeklinde v dağıtılır. Döküntü, taraflarındaki, bir çam ağacı ve Noel ağacı bir görünüm kazandırmak için aşağı slanting üçgen satırlar halinde uzanır.

Kapalı ve açık derili hastalarda döküntü pembemsi ya da kırmızı renkte görünür. Koyu derili bireylerde bu düzeltme ekleri, gri, koyu kahverengi veya siyah görünebilir. Döküntü genellikle acı değil ama tüm vakaların içinde üç dörtte kaşıntılı olabilir.

Kaşıntı bazı hafif olabilir ama önem ve bazıları ciddi kaşıntılı lezyonlar geliştirmek. Kaşıntı, terleme, sıkı giysi giyen kişi sıcak, ne zaman kötüleşir veya su ile temas halinde gelir.

Nadiren bazı hastalarda plaklar yamalar ve ülser kendi ağız içinde gelişebilir. Hem herald yama, hem de ikincil döküntü genellikle üç ay içinde ya da yaklaşık 12 hafta temizler. Bazı durumlarda, altı aya kadar belirtiler kalıcı. Sonra döküntü iyileşmiş bir karartma ya da cilt aydınlatma olabilir. Bu genellikle birkaç ay içinde tedavi olmadan normalleştirir. Orada hiçbir pityriasis rosea ile skarlasma.

Ne zaman tıbbi yardım isteyin?

Tıbbi yardım, kaşıntı belirtileri zahmetli iseniz veya uyku ya da günlük faaliyetleri ile engel oluyor aranan olmalıdır.

Aşağıdaki durum varsa tıbbi yardım derhal aranan olmalıdır:

  • Belirtiler üzerinden beş ay var
  • Bu kollar ve bacaklar kapsar, ancak gövde parça döküntü
  • Bu hızla vücuda yayılan bir döküntü
  • düzeltme ekleri temizleyin sıvı kan veya irin sızıntı

Bunun nedeni, bu pityriasis rosea daha farklı bir döküntü olabilir Bu belirtiler gösterebilir.

Genellikle Hava sedef hastalığı, cinsel yolla bulaşan hastalık (STI) gibi deri ve Frengi belirtileri cilt bu durumda ekarte gerekebilir.

Pitriyazis Likenoides et Varioliformis Akuta

Pitriyazis likenoides et varioliformis akuta (PLEVA), Mucha-Habermann hastalığı olarak da bilinen, nadir görülen, etiyolojisi bilinmeyen, sıklıkla çocukları ve genç erişkinleri etkileyen lenfoproliferatif bir deri hastalığıdır. Klinik olarak hemorajik ve papülonekrotik lezyonların sıklıklaeşlik ettiği, eritemli-skuamlı papüllerle karakterizedir. PLEVA etyolojisi bilinmeyen bir hastalık olsa da literatürde ilaçların ve enfeksiyöz ajanların tetikleyici olabileceği bildirilmektedir. Bunların başında üst solunum yolu enfeksiyonları yer almaktadır. Tedavide sistemik antibakteriyel ajanlar, fototerapi ve topikal kortikosteroidler kullanılmaktadır. İmmunsupresif veya immunomodülatör ajanlar ise sadece hastalığın febril ülseronekrotik formunda önerilmektedir.

Prurigo Nodularis

Prurigo nodularis, şiddetli kaşıntılı papül ve nodüllerle karakterize kronik bir deri hastalığıdır. Bütün vücutta lezyonlar oluşabilmesine rağmen sıklıkla ekstremitelerin ekstensör yüzleri, yüz ve gövdede yerleşir. Stres, depresyon, anksiyete gibi psikolojik faktörler ve diğer psikiyatrik hastalıklar prurigo nodularisi de içeren pruritik ve psikosomatik hastalıkların ortaya çıkışında önemli rol oynamaktadır. Prurigo nodularisin etyolojisindeki psikolojik faktörler ve eşlik eden psikiyatrik hastalıklar, hastalığın tedavi yaklaşımında dermatolojik tedaviden ziyade, esas olarak psikoterapötik yaklaşımlara yönelmenin gerekliliği açısından önemli olmaktadır.

Eritem Anüler Santrifuj

Halka renkli kırmızı döküntülerle seyredenbir çok hastalık olmasına rağmen, bunlardan bir çoğu eritem annuler santrifujdur. Diğer hastalıklar ise annuler eritem, eritema gyratum repens, eritema giratum perstans ve eritema figuratum perstansdır.

Hastalığın belirtileri nelerdir?
Döküntü her hangi bir yaşta görülebilir. Genellikle küçük pembe bir leke etrafa doğru yavaşça genişleyerek büyür ve halka şeklini alır ve orta alan soluk renktedir. Halka günde 2-5 mm boyutlarında genişleyerek, genelikle 6-8 cm'e ulaşıncaya kadar büyür. Bazen yarım halka şeklinde döküntü olabilir. Bir kaç döküntü bir arada görülebilir. Döküntü genellikle kalça ve bacaklarda olmakla birlikte, yüz gövde ve kollarda da görülebilir. Hafif kaşıntı olabilmekle birlikte genellikle bulgu yoktur.

Eritem annuler sentrifuj neden olur?
Sıklıkla döküntünün neden bulunamaz. Bununla beraber, bazen altta yatan bazı hastalıklar olabilir. Bu hastalıklar:

Bakteri, mantar ve virüs hastalıkları (verem, sinüzit, kandidiasis)
Klorakin ve hidroksiklorakin gibi sıtma ilaçları, östrojen, penisilin gibi ilaçlar
Kanser (özellikle eritem gyratom repens denen tipinde (bu durumda bulgular thata desenine benzer)
Yiyecekler özellikle mavi peynir ve domates
Tekrar eden apandisit
Bazı karaciğer rahatsızlıkları
Bazı tiroid hastalıkları

Altta yatan hastalık gerilediğinde veya neden olan ilaç kesildiğinde hastalık kendiliğinden geriler.

Eritem annüler santrifuj tedavisi nasıl yapılır?
Eritem annular sentrifuj genellikle kendiliğinden geriler. Döküntü bir kaç ay veya yıl sürebilir. Genellikle tedavi ihtiyacı yoktur. Bununla beraber lokal kortizonlu kremler kaşıntı var ise faydalı olur.

Wells Sendromu

Wells sendromu ilk kez 1971’de Wells tarafından eozinofili ile seyreden rekürren granülomatöz dermatit olarak tanımlanmış sonra eozinofilik selülit adını almıştır. Nadir görülen bu dermatoz kaşıntılı, eritemli, indüre, selülit benzeri plaklarla karakterizedir. Eritematöz papüller, nodüller ve büller gelişebilir. Literatürde rapor edilen olguların yaklaşık yarısında aktif hastalık sırasında periferik kaneozinofilisi var olmasına rağmen tanı için gerekli değildir. Tipik olarak çok sayıda rekürrens görülür.

Histopatolojik olarak akut dönemde dermiste ödem ve eozinofillerden zengin infiltrat görülür. Subakut dönemde kollagen bantları çevreleyen eozinofillerin degranülasyonu ile alev figürleri oluşur. Ve sonrasında alev figürleri çevresinde fagositik histiositler görülür. Vaskülit bulguları yoktur. Alev figürleri eozinofilik selülit için ayırt edicidir ama tanı koydurucu değildir. Wells sendromu tanısı tipik klinik ve histopatolojik bulgulara dayanır. Rapor edilen olguların çoğunluğu erişkindir. Yirmiden az çocuk olgu rapor edilmiştir. Bilinen ırk yada cins ayrımı yoktur. Lezyonlar vücudun herhangi bir yerinde gelişebildiği gibi yüzde yerleşimi nadirdir. Ateş, kırgınlık ve artralji gibi sistemik semptomlar hastaların yalnızca küçük bir kısmında görülür. Bazı olgularda kemik iliği eozinofilisi tanımlanmaktadır. Burada tekrarlayan bacak lezyonları bulunan eozinofilik selülit olgusu ve başarılı tedavisi sunulmaktadır.

Graft-versus-Host Hastalığı

Graft-versus-Host Hastalığı (GVHD), donörden alınıp hastaya kök hücrelerle birlikte verilen sağlıklı T-lenfositlerin aracılık ettiği şiddetli immünolojik reaksiyon sonucu organ fonksiyon bozukluğu ile giden kompleks bir klinik sendrom olup allojenik kök hücre naklinden (KHN) sonra en önemli mortalite ve morbidite sebebi olarak kabul edilir. Kronik GVHD geç dönemde (genelde KHN’den 3 aydan sonra) ortaya çıkar ve KHN’nin uzun dönem sonuçlarını ve yaşam kalitesini belirleyen tek ana etkendir. Allojenik KHN’ini takiben geç dönem relaps haricinde mortalitenin en önemli nedenidir. Transplantasyonu takip eden 2 yıl içinde kGVHD gelişme riski %50–60 olup en büyük risk faktörü hikayede daha önce akut GVHD’nin olmasıdır. kGVHD olan hastalarda başlangıçta sıklıkla likenoid döküntü dediğimiz pembe gümüş renginde, parlak, deriden kabarık cilt lezyonları görülür. İlerlemiş vakalarda cilt ve cilt altında fibrozis, eklem hareketlerinde buna bağlı kısıtlılık, göz ve ağız kuruluğu tabloya eşlik eder.

TOP