Epidermal Kist
Epidermal kist, Dermal tabakada olup, içi keratintin yıkıntıları ile dolu olan kistik tümörlere denir. Epidermoid kist yada epiteryal kistte denir. Yavaş büyüme gösterip vücudun çeşitli yerlerinde (sırtta, boyunda, yüzde, scrotumda, kulak memesinde, cinsel organlarda,kafatasında, abdomen de (karında) görülmektedir. Halk arasında iyi huylu kanserler olarak bilinmektedir. Keratin içerikli olmakla beraber içeriğinde kıl folekülleri ve yağ parçacıkları bulunmaktadır .
Bütün kist çeşitlerinin %15-20 sini oluşturmaktadır. En sık görülen cilt lezyonudur. Her yaşta görülmektedir. Bununla birlikte 20-40 yaş aralığında daha sık görülmektedir. Büyüklüğü 1cm ile 5 cm arasında değişmektedir. Erkeklerde scrotum bölgesinde yaygın olarak görülür. Kadınlarda meme yanı, boyun ve sırt bölgesinde sıklıkla görülür. Malign yada Belign epidermal kistlerde Malign Epidermal kist oranı %3-4 tür, bu da epidermoid kanserin kanser türleri arasında belirli bir yere sahip olduğunu gösterir.
Keratin yapılı kistin içerisinde: saç, kıkırdak, diş dokusu, tırnak bulunur. Epidermal kistler travma yada cerrahi müdahaleler sonucu dokunun (epidermal yada subcutan) implantasyonu ile olusabilir. Bununla birlikte kendiliğinden de oluşabilmektedir.
Epidermal kistin belirtileri nelerdir?
- Cilt altında şişlik
- Kızarıklık
- Hassasiyet
- Ağrı
- Kistten gelen akıntı
Epidermal kiste hangi bölümler bakar?
- Genel cerrahi birimi
- Dermatoloji
- Plastik -Rekonskrintif ve estetik cerrahisi
Epidermal kistin tanı yöntemleri nelerdir?
- Ultrasonografi (USG)
- Bilgisayarlı tomografi (BT)
- Manyetik rezonans (MRI)
- Radyolojik görüntüleme
- Eksizyonel biyopsi
- İnsizyonel biyopsi
- İnce iğne aspirasyon sitolojisi (İİAS)
Epidermal kistin tedavi yöntemleri nelerdir?
Cerrahi tedavi: genellikle cerrahi yöntemler tedavi olarak kullanılır. Bu girişimde başarı oranı yüksektir. Epidermoid tabaka yani kistin olduğu alan tamamen çıkartılır. Kist sıvı halde yada içi dolu katı olabilir. sıvı halde bulunan epidermal kistin içi boşaltılabilir yalnız bu işlem sonrası tekrarlanabilir. Katı halde olan kist kesi halinde cerrahi girişim ile alınır.
Bölgeye göre cerrahi girişimin uygulama şekli değişmekle birlikte çoğu zaman ayakta işlem şeklinde uygulanır.15 dakika gibi bir sürede alınan ucuz maliyetli girişimlerdir. Epidermal kistin inflamatuvar hali olanlar vardir. Antibiyotik tedavisi uygulanır.
Milyum
Milia genellikle 3 mm den küçük yüzeysel keratin kistleridir. Bir tane olduğunda milium tanımı kullanılmaktadır. Kendiliğinden gelişebilmektedir ve bunlara primer milia denilmektedir. Başka bir neden bağlı olarak gelişebilmektedir. Bunlara ise sekonder milia denilmektedir. Primer milia ayva tüyler olarak bilinen vellus,yağbezinden, sekonder milia ise ter bezlerinden kaynaklanan keratin kistleridir.
Trikilemmal Kist
Trikilemmal kist, bu kistler sebase adenom, epidermisten kaynaklandığından epidermal ya da epidermoid ve kıl kökünden kaynaklandığından pilar kist olarak ta tanınmaktadır. Buna rağmen ne pilar kist, ne de epidermoid kist sayılırlar. Mikroskop altında incelense epidermoid ya da pilar kistlerde trikilemmal kiste rastlanır. Ancak pratikte kistlerde bu üç terim birbirinin yerine kullanılmaktadır.
Bu kistler sıklıkla yüz, boyun, sırt ve skrotumda oluşan, büyümede yavaş bir seyir izleyen intradermal ya da subkutan tümörler şeklinde izlenir. Kistler daha önce sebasöz kistler olarak anılsa da, sebasöz materyal dışında keratinöz materyal içerir. Kistler çoklu şekilde meydan gelir. Genellikle otozomal dominant kalıtım gösterirler. Trikilemmal kistler oldukça nadir görülmekte ve steatocystomas adıyla tanınmaktadır.
Trikilemmal ( sebase adenom ) neden oluşur?
Bu kistler glandin tıkanmasından, kıl folikülünün enfeksiyonu ve inflamasyonu, testosteron hormon seviyesinin fazlalığı nedeniyle oluşurlar. Buna genetik faktörler ile bazı kalıtsal hastalıklarda neden olabilir. Bunlara örnek vermek gerekirse, bazal hücre nevüs sendromu ile gardner's sendromu trikilemmal kist oluşumu nedenleri arasındadır.
Trikilemmal kist hangi bölgelerde etkili olur?
Çoğunlukla kafa derisinde, kulaklarda, ensede, yüz ve kollarda bu kistleri izlemek mümkündür. Fakat pratikte vücutta avuç içi ve ayak tabanı haricinde her yerde görülebilir. Erkeklerde özellikle göğüste ve hayalarda ( skrotum ) izlenir. Özellikle vücutta tüylerin ve kılların yoğun olduğu bölgelerde daha fazla görülürler.
Trikilemmal kistlerin fiziki özellikleri
Kistlerin boyutları farklı olmakla birlikte, sınırları düzgün, yuvarlağımsı ve yumuşak tarzda lezyonlar şeklinde olurlar. İltihaplanmış olan lezyonlar sert yapıda ve oldukça ağrılı olur. Kistler yapı itibarıyla bulundukları bölgede hareketli olurlar. Kistlerin içerinde bulunanlar ise;
-
Fibröz doku ile sıvı
-
Süzme peynir kıvamında olan yağlı madde yani keratin bulunur. Bu nedenle kistlere keratin kisti de denmektedir. Bunun özelliği maddede peynirimsi yapı ya da yemek kokusunun olmasındandır.
-
Pürülan ve kanlı bir içerik olabilir. Bu madde biraz yapışkan kıvamlı, akışkan özellikte, serosanguinöz.
Trikilemmal kistlerin tedavisi
Bu kistlerin tek tedavisi cerrahidir. Lokal anestezi ile kistler cerrahi olarak yerinden çıkarılır. (Cerrahi eksizyon) Operasyonda başarılı şekilde eksize edilen lezyonların yeniden tekrarlama olasılığı bulunmamaktadır.
Prolifere Trikilemmal Kist
Saçlı derinin pilar tümörü olarak da bilinen prolifere trikilemmal kist (PTK), kıl follikülü dış kök kılıfından gelişen, nadir görülen ve yavaş büyüme gösteren benign deri neoplazmıdır. İlk olarak 1966 yılında Wilson ve Jones tarafından prolifere epidermoid kist olarak rapor edilmiştir. Ancak daha sonraları bu neoplazm için literatürde hidatiform keratinöz kist, invaziv pilomatriksoma, prolifere trikilemmal tümör, dev kıl matriksi tümörü gibi çeşitli isimler kullanılmıştır. Genellikle saçlı deride görülmekle birlikte boyun, yüz, kulak, dudak, oral kavite, parmaklar, el, kalça, uyluk, vulva, alt ve üst ekstremiteler ile mons pubiste de görüldüğü bildirilmiştir. Hastaların %80‘i kadın olup, çoğu ileri yaştadır.
Steatokistoma Multipleks
Steatokistoma multipleks (SM) yaygın, çok sayıda kistik lezyonlarla seyreden bir cilt hastalığıdır. En sık sebase aktivitenin pik yaptığı adölesan ve erken erişkin dönemde vücutta pilosebase aktivitenin gelişim gösterdiği gövde, boyun, kollar, aksilla, kasık bölgesi ve saçlı deride görülür. Steatokistoma Multipleks’te vücut tutulumuna yüz tutulumu da eşlik edebilir fakat baskın olarak veya sadece yüz tutulumu olması nadiren görülen bir tablodur.
Erüptif Vellüs Kıl Kisti
Literatürde ilk erüptif vellüs kıl kisti (EVKK) vakası 1903 yılında Hoffmann tarafından “vellüs kılları içeren epidermal kistler” adı altında rapor edilmiştir. 1977'de Esterly ve arkadaşları ilk kez EVKK tanımını kullanmışlardır. 1977 yılından bu yana çok sayıda EVKK vakası rapor edilmiştir. Yurdumuzda, Aras ve arkadaşları 3 tarafından 1994'te rapor edilen ilk vakayı 1999'da Erkek ve Bozdoğan'ın 4 ve 2003'te Aksungur ve arkadaşlarının 5 vaka raporları izlemiştir.
EVKK hem otozomal dominant geçiş gösteren, hem de sporadik vakaların izlendiği bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. Hastalık kadın ve erkekte eşit sıklıkta ve genellikle 2-24 yaşlar arasında görülmektedir. Asemptomatik, 1-4 mm çaplı, deri renginde veya sarı, yumuşak kıvamlı, sayıları 20-200 arasında değişen papüllerle karakterizedir.
EVKK patogenezinde vellüs kıl follikülünün hatalı gelişimi suçlanmakta ve bu hatalı gelişimin infundibulum seviyesinde bir oklüzyon oluşturarak kıl retansiyonu ve follikülde kistik dilatasyona neden olduğu düşünülmektedir.
Tiroglossal Kanal kisti nedir?
Tiroglossal kanal kisti embriyonik hayatta tiroid hücrelerinin ağız tabanından boyna doğru göç ettiği yolda doğum sonrasında erken fetal dönemde gelişen doğum sonrasında boynun orta hattında görülen kist haline gelmiş kalıntı bir dokudur. Normalde bu yol hamileliğin erken döneminde kapanır ancak bu yol üzerinde gelişen hücreler kaybolmazsa bu kalıntılar tiroglossal kisti oluşturur. Tiroglossal kistler bu yol boyunca herhangi bir yerde gelişebilir ancak genellikle boynun orta üst kısmında hiyoid kemiğin hizasında veya alında yer alır. Tiroglossal kanal içindeki hücreler mukus salgılar, bunlar giderek birikerek kistin büyümesini sağlar.
Tiroglossal kistler boyunda en sık görülen doğumsal kistlerdir. Yarısı çocuklukta tanı alır, 2/3ten fazlası 30 yaşından önce tanı alır. Yuvarlak, düzgün sert orta boyun hattında kitle olarak fark edilir. Yutkunma ve dilin hareketi ile kitle de hareket eder. Genellikle küçük bir şişlik dışında bulgu vermez ancak enfekte olurlarsa kitle üzerinde kızarıklık, ağrı, kitlede büyüme ve kendiliğinden kitleden akıntı olabilir. Çok nadir olarak yutkunma ve solunum güçlüğüne neden olabilir.
Çoğunlukla öykü ve fizik inceleme ile tanı konulabilir. Bazen üst solunum yolu enfeksiyonundan sonra görülebilir. Tam kan sayımı ve tiroid fonksiyon testlerini gözden geçirmek gerekir. Ayrıca tanıda ultrason yardımcıdır; Tiroidin normal yerleşiminde olup olmadığı ve kistin özellikleri ultrasonografi ile belirlenir.
Nasıl tedavi edilir?
Tiroglossal kanal kisti enfekte ise antibiyotik tedavisi başlanır, cerrahi tedavi enfeksiyon tedavisinin tamamlanmasından sonra yapılabilir.
Cerrahi ile kist ve dil tabanına kadar olan uzantısı çıkarılır. Ameliyat sırasında hyoid kemiğin orta kısmı da kist ve kanalla birlikte çıkarılır. Kistin nüks etmesini (tekrarlamasını) önlemek için yapılan en önemli işlemdir. Çıkarılan parça patolojik incelemeye gönderilir.
Hastanede ne olacak?
Çocuğunuz ameliyat günü hastaneye gelecek ve ameliyathaneye alınacak. Genel anestezi altında yapılan cerrahi işlemden sonra hastanız tam uyanana kadar uyanma odasında kalacak. Ağrı kesici ilaçla ağrısı kontrol altına alındıktan sonra beslenmeye başlanacak ve aynı gün içinde eve gönderilecek.
Ameliyattan 1 hafta sonra banyo yapabilir, O zamana kadar boynunda küçük bir bandajı olacak ve spor ve aktif fizik egzersizlerden uzak duracak. Ameliyattan 2-3 gün sonra kontrole gelecek ve pansumanı yenilenecek.
Ameliyattan sonra aynı bölgede şişlik kızarıklık veya akıntı olursa tekrar doktorunuza başvurmanız gereklidir.
Mukosel
Mukoseller, oral kavitenin sık görülen yumuşak doku lezyonlarıdır. Kelime olarak içi mukus ile dolu kavite (muco=mukus ve coele=kavite) anlamına gelmektedir. Mukus, majör ve minör tükürük bezlerinin salgısal ürünüdür. İçi mukus dolu bir kavitasyonun meydana gelmesi patolojik olup, iki durumda ortaya çıkmaktadır: Ekstravazasyon ve retansiyon. Mukosellerin en sık görülen etyolojik faktörü ekstravazasyon olup, duktus veya asinuslarda lokalize mukusun çevre dokulara yayılması ile meydana gelir ve “mukus ekstravazasyon kisti” adını alır. Bu durum sıklıkla lokal travma ve irritasyon ile oluşmaktadır. Anestezi sonrası veya kötü bir alışkanlık olarak kronik sırma ve darbe en sık karşılaşılan travma biçimleri olup, lokal irritasyona sebep olarak sıcak ve toksik maddeler başta gelir. Bu kistler epitelleri bulunmadığı için gerçek kistler sınıfına dahil değillerdir. Mukoseller nadiren, tükürüğün dilate duktus içinde birikmesi ile meydana gelebilirler. Bu yolla oluşan mukosellere “retansiyon kisti” adı verilir. Bu tip kistler gerçek kistler olup, kist epiteli mukoid, skuamoz veya onkositik olabilir. Klinik olarak büyüklükleri birkaç mm ile birkaç cm arasında değişen, mavi-transparan (yüzeyel) veya normal mukozal renkte (derin), sıklıkla alt dudakta orta hattın lateralinde, nadiren dil alt, bukkal veya palatinal mukozada lokalizasyon gösteren asemptomatik lezyonlardır.
Ekrin Hidrokistoma
Hidrokistoma, nadir görülen, ter bezlerinden köken alan, derinin benign kistik lezyonudur. Ekrin ya da apokrin bezlerden köken alabilir. Hidrokistoma en sık olarak baş-boyun bölgesinde görülmektedir. Soliter lezyonlar, her iki cinsiyette de eşit sıklıkta görülürken, multipl lezyonlar kadınlarda daha sık gözlenir.
Ekrin hidrokistomalar, küçük boyutlarda (1-6 mm çapta), tek ya da çok sayıda olabilen, ince duvarlı kistlerdir. Baş-boyun bölgesinde en sık periorbital-malar bölge yerleşimli olmaktadır. Apokrin hidrokistomalar ise genellikle soliter ve 3-15 mm boyutlarındadır.
Apokrin Hidrokistoma
Apokrin hidrokistoma (AH) benin kistik bir tümördür. AH sıklıkla apokrin bezlerinin adenomatöz kistik proliferasyonundan kaynaklanan solid kistik lezyonlardır. Özellikle baş ve boyun bölgesinde yerleşmeye yatkındır. Hidrokistomalar nadiren 10 mm yi aşar, ancak genellikle 1-3 mm ebatlarındadır. Dev ve multioküler hidrokistomalar nadiren görülür. Hidrokistomalar tedavisiz kaldıklarında zamanla büyürler. Patofizyolojileri bilinmemektedir. Kistler benindir, seyrek olarak semptomlara neden olabilir ve çıkarıldıklarında nadiren tekrarlayabilirler. Klinik olarak lezyonlar mavimsi, saydam, soliter, nodüller lezyonlar şeklindedir ve genellikle yüzde lokalize olur. AH ayırıcı tanısında pigmente nevüs, melanoma, blue nevus ve kistik bazal hücreli karsinom düşünülmelidir.